Din Sosyolojisi Nedir? Dinler Biliminin Üst Yapısı

Din Sosyolojisi Dinler Biliminin önemli bir dalıdır. Öte yandan bu disiplin din ve toplum bilimlerinin birleşmesinden doğmuştur.

Din Sosyolojisinin, iki disiplinden tevarüs ettiği meseleler yanında bir takım güçlükleri ve kendine öz görevleri vardır. Başka deyişle, din sosyolojisi, insanın diğer faaliyetlerine ilişkin olarak sosyoloji ile bazı problemleri paylaşır. Bu arada dini tecrübe ve anlatımlarının özel mahiyetine bağlı kendine öz problemleri de vardır.

Kısacası, Din Sosyolojisi dinin toplum, toplumun din üzerindeki karşılıklı etki ve tepkileriyle dini grupları inceler.

Din Sosyolojisi, bağımsız bir disiplin olarak daha dünyaya gözlerini açmadan önce onun hesabına başka  disiplinler  pek  çok  malzeme toplamıştı. Bu malzemenin çoğu, 20. yüzyılda elde edilmiş olup zaman zaman teolojik, filozofik ve psikolojik yönlerden bölümlenmiş ve incelenmiştir.

Bununla beraber, 20. yüzyıl başlangıcına  kadar  toplanmış  olan  malzemeyi tarafsız ve özel bir metotla ele almış olan  hiç bir  din sosyolojisi  mevcut değildir.

Wach, Amerikan, İngiliz, Felemenk, Fransız ve İskandinav sosyologların a, pek çok şeyler borçlu olduğunu kabul etmekle beraber, gerek mizacı ve gerekse yetişme tarzı bakımından anlayış sosyolojisi ve hu okulun kurucularından olan Max Weber, _Ernst Troeltsch, Werner Sombrt ve George Simmelin’in yarattıkları geleneğin içinde kalmıştır. Kişisel olarak da Dilthey’in etkjsi altındadır. Bilindiği gibi Dilthey bağımsız bir sosyolojinin kurulmasına muhaliftir. Bununla beraber yazarın felsefi ve tarihi eserleri  sistematik ve metodolojik yönlerden önemlidir.

Wach’ın Rickert’le paylaştığı fikir şudur: toplum olaylarının kavranması özel  bir  değerler  tablosuna  katılmayı  gerektirme… Fakat  insanların  toplum içindeki davranışları, ancak eşyanın manasına (Sinn) nüfuz etmekle anlaşılır. Bunu doğrulayan Max Weber beşeri hareket ve davranışların diğer olaylardan farklı olduğunu; fakat anlaşabilirliğin, ampirik bilimler için çok akışkan sınırlan olduğunu söyler.

Wach, Max Weber’den ilk olarak din sosyolojisini ortaya atmış bir bilgin olarak bahseder. Max Weber, eserinde kalvinizme büyük bir yer ayırmakla sistematik din sosyolojisine, yaptığı büyük hizmetleri gölgede bırakmıştır. Fazla olarak Max Weber bir çok konuları eksik bırakmıştır. Mesela, ilkel dinleri, İslam dinini ve bir çok önemli dinleri Dinler Şemasına sokmamıştır. Bunun gibi din olaylarının temel anlamına karşı gösterdiği dikkatin yetersizliği yüzünden sınıflamaları tam ve memnunluk verici değildir.

Max Wcberin eseri, bir çok yönlerden dostu Ernst Troeltsch’ın üstün değerdeki etütleriyle tamamlandı. Troeltsch’ın eseri Hristiyanlık sınırları içinde kaldı. Bu iki  bilginin  durumları  karşılaştırılırsa  Max  Weberin  daha çok toplumsal bilimlerde; Ernst Troeltsch’ın teoloji ve felsefede uzman oldukları görülür. Her ikisi de hoş teorilere, kişisel düşünce ve metafizik    görüşlere    saplanmayarak     dini   anlamdaki    toplumsal    olayları çözümleme  ve vasıflamada tarafsız kalmasını bilmişlerdir. Bu tutum, geleceğin din sosyologlarına öğütlenmeye değer bir örnektir. Bu büyük bilginlerin tuttuğu tarafsızlık yolunu halefleri kendileri kadar titizlikle  izleyememişlerdir.

Wach  din  sosyolojisi  metodunun  tarafsız  ve  objektif  olması  gerektiğini ileri sürer. Bununla beraber bazı ilkelere uyulmak gereklidir.  Dini tecrübenin  geniş  ve  çeşitli  olduğunun  anlaşılmış  olmasıdır.  Bunun  tabii bir sonucu olarak dinin her türlü sosyolojik etüdünün ilk aşamada fenomenoloji ve psikolojik tipler üzerinde yapılması gerekir. İkinci aşamada dini  tecrübenin  çok,   sayıda    tarihi  tiplerini  incelemede   aranmalıdır.   Başka bir deyişle araştırma alanını yalnız bir dini inceleyecek kadar daraltan her teşebbüs   zorunlu   olarak   yetersizdir.   Din    olaylarının   mana ve  mahiyetine  değer verme ve  anlamadır.   Araştırıcı   inceleme   konusu    ile bir yakınlık sağlamalı ve elindeki malzemeyi sempatik bir anlayışla yorumlamalıdır.

Objektif olmak aldırışsız olmak anlamında değildir. Bu durumda acaba bir tek din sosyolojisi mi yoksa her dine göre ayrı bir sosyoloji mi bahis konusu olacaktır. Wach’a göre bir tek din sosyolojisi olmak gerektir. Toplumun, bir katolik, bir marksist ve bir islam felsefesi olmasına karşılık objektif ölçütlere dayanan ve bütün dinler için geçerliği olan tek bir din sosyolojisi vardır. Bu din sosyolojisine çeşitli açılardan yanaşmak ve onları farklı derecelerde gerçekleştirmek mümkündür. Fakat biraz öncede  söylediğimiz  gibi bu sosyoloji aynı şekilde objektif ölçütlerden yararlanmak zorundadır. Araştırma amacı, dini nitelikteki kavram, tören ve teşkilatı bütünü ile içine  almak ve her kesimini bütünün bir parçası olarak yorumlamak olmalıdır. Kısacası din sosyoloğu, yorum ilkelerini izlemek, dini fikir, mensek ve teşkilat şekillerinin mana ve  maksadını  bütünü  ve tümü içinde anlamak zorundadır.

Her dini grubun din olaylarını kendine öz  bir  anlayışı  ve kendine  öz  bir yorum tarzı vardır. Bu durumda sosyologun çeşitli anlayış  ve  yorumları ne şekilde ele alması sorusu hatıragelebilir. Wach, bilgi sosyolojisi uzmanı Scheler’in izafiyeciliği ( Relationisme) ile din sosyolojisinin tipolojik metodundan yararlanarak bu soruyu cevaplandırıyor. Din bilgininin, sosyolojik araştırma usullerine alışması lazımdır. Buna karşılık sosyoloğun da  din hayatı ve onun dış belirtilerine ilişkin teori ve ipotezi din bilgininden alması ve öğrenmesi gereklidir. Böylece din bilginleriyle toplumu inceleyen kimseler arasında işbirliği yapılarak din sosyolojisinin özel kategorileri olumlu bir şekilde meydana çıkarılır. Wach bu konuda şu yönleri belirterek yorum ilkelerinin önemine işaret eder :

  1. Söz ve  kavramların   bugünkü  anlamları. Günah, af, nedamet ve kurtuluş gibi terimlerin dini anlamları
  2. Dini bir çevrede bu terimler için yapılan somut, bireysel ve teolojik yorumlar.

Kavram, mensek ve adet gibi ayrı ayrı gözlemlenen olaylarla bunları doğuran ana tecrübeyi bağlılaştırmak (correlation) için çok ciddi teşebbüslere girişilmedikçe, dini grupların zilıniyetine nüfuz etmek ve dini yaşayış, sembol ve davranışları anlamak mümkün değildir.

Wach’a   göre  böyle  bir   sosyolojin· in   iki  türlü  inceleme  alanı  vardır:

Birinci alan, dinle toplum münasebetlerine iliş-kin olup şu kesimleri ihtiva eder.

  1. İman, ibadet ve cemaatin sosyolojik kök ve görevleri.
  2. Dinin toplum içinde ve üzerinde yaptığı sosyolojik etki ve görev

İkinci alan dini gruplardır. Bu alan bir çok yönlerden ele alınabilir; fakat en önemli yönü şudur:

“Araştırmaları, dini tecrübenin teorik, pratik ve sosyolojik anlatımları üzerine çekmek genel sosyolojinin görevleri arasındadır. Efsâne, doktrin ve doğma dini tecrübenin teorik “anlatımı; dua, kurban, mensek, pratik anlatımı; teşkilat, kuruluş ve otorite ise onun sosyolojik anlatımıdır. Somut ve tarihi misalleri, sosyolojik görüşlerle kuşatmak özel sosyolojinin görevidir. Bir Ergenekon efsanesi, bir Gılgamış destanı böyle bir etüde muhtaçtır. Bu türlü araştırmalar tasavvuru mümkün olan en küçük birliklerden başlayarak yürütülmelidir. Mesela bir aile, bir klan, belli zaman ve mekandaki yersel bir grubun incelenmesi böyledir. Bu işin en büyük tehlikesi daha önce aynı konuda teolojik, psikolojik veya antropolojik bir incelemenin yapılmış olmasından ileri gelir. Fakat bu tehlike de önlenmiş bulunmaktadır; zira bu incelemeye hakim olan sosyolojik görüş tek başına kesin bir rol oynar.”

Sistematik bir din sosyolojisi, ideal olarak, günün veya geçmişin bütün din gruplarını, soysal (etnik),  kültürel  ve  siyasal  nitelikleri  olan  tabii grupla münasebetleri bakımından ele almak zorundadır.

Wach Din sosyolojisi (Sociology of Religion) adlı kitabının önsözünde Din ve toplum bilimlerini birbirinden ayıran çukurun üzerine bir köprü kurulmasını çok uygun bulduğunu açıklamaktadır. Yazar bu konudaki hizmet ve yardımını eksiksiz bir envanterden  daha ziyade · mütevazi  bir sentez denemesi saymaktadır.

Aynı yazar kitabının son kısmında şunları söyleyecek derecede ileri gidiyor:

Bu etüdün grupların sosyolojik deskripsiyonu ile sınırlanmış olmasını, toplum üzerinde yapılan teolojik, felsefi ve metafizik araştırmaların ortaya attığı meseleleri askıda kalmasına gizlice kabul edildiği anlamında asla yorumlanmamalıdır. Yazarın amacı dinle toplumun karşılıklı münasebetlerini ilgilendiren çeşitli dini ve felsefi malzemeyi okuyuculara sunmaktır.

Yorum yapın