İmanın Muhteva Bakımından Gelişmesi

Dini tecrübenin teorik anlatımı özel bir önem taşıyan üç konu etrafında döner: Tanrı, Dünya ve İnsan. Bunları karşılayan bilim dalları sırasıyla Teoloji, Kozmoloji ve Antropoloji (İlahiyat, Kevniyat  ve  beşeriyat)  veya Tanrı bilimi, evren bilimi ve insan bilimidir.

Bu kavramlar süreklice efsane, öğreti ve inak, başka deyişle mitos, doktrin ve doğma şekilleri altında evrim geçirmişlerdir. Tanrı, Tanrıların doğuşu, yetişek veya başlangıcı “Teogoni” Tanrıların nitelikleri, dünya ile olan münasebetleri ve bunların ispatı “Teodise” gibi konuların tümü teoloji içinde anlatılmış ve gösterilmiştir. Kozmoloji, dünyanın başlangıcı, gelişimi, çeşitli evreleri ve sonucu ile ilgilidir. Teolojik anlamdaki antropoloji ise kurtuluş teorisi (Soteriologie), ve öbür dünya bilgi (Eschatologie) ni, içine alarak insanlığın başlangıç, tabiat ve alın yazısını inceler.

Dünya düzeninde ilkel anlamda el değmemiş bazı mitolojik kavramları çok aynmlaşmış ve son derece gelişmiş felsefe ve teoloji sistemleriyle karşılaştırmak çok ilgi çekicidir. Batı Afrika, Polinezya, güney batı Amerika ve Meksikanın tek düzenli sistemleri hakkında bilgiler elde edildikçe ilkel toplumlarla Çin, Hint, Babil, Yunan ve Roma gibi eski çağın büyük uygarlıklar arasındaki geçici boşluklar dolmakta ve kapanmaktadır.

Bu sistemlerin pek çoğu dünya ve Tanrı kavramları çevresinde döner.    Toplumların mitolojisinde pek çok felsefi elemanlar varsa da orjinal evrelerde teori üzerinde o kadar durulmaz. Mesela totemcilik kısmen nazari bir istemdir; fakat ameli ahlaka önem verir. Ameli ahlaka önem verilmesi ileri dinlerin büyük teolojilerine öz bir niteliktir.

Yahudilik,  Parsilik  (Hindistan zerdüştlüğü)   Hinduizm ve Konfuçyanizmde olduğu gibi dinin çabuk gelişme ve ayrımlaşması sonunda Hikmet Edebiyatı (Literature Sapientiale) denilen çok yeni bir evreye varılır.

Dinin teorik anlatımı ile pratik anlatımı sımsıkı birbirine bağlıdır. Fakat zamanla teori pratiğe bağlı kalır. Böylece insan din konusu da daha çok ilgi toplar ve yavaş yavaş ahlak ve teoloji köleliğinden kurtulmuş olur. Başlangıçtan din felsefesinin kuruluşuna kadar giden hu gelişme yunan dininin tarihi dönemlerinde izlenebilir. Yunanistan Theoriayı buldu. Aristo da bilgi örgütünün bir tablosunu yaptı. Bu yalnızca bilimsel veriler üzerine kurulmuş teori araştırmalarınııı başlangıcını aydınlatır. Şüphesiz, Kahramanlık çağı ve onun mitolojik görünüşünden ilahiyatçıların hikmet çağına ve oradan stoacıların rasyonel ve metodik ansiklopedisine varmak için oldukça uzun bir yol vardır •

Din kurucuları denilen büyük dini önderlerin ortaya koydukları eserleri de hu evrim ışığı altında yorumlamak gerekir. Her sezgi, ilham veya vahiyde bir teorinin tohumlan yatar. Bu tohumları, kurucu veya izleyicileri bir öğreti (Doktrin) haline koyar ve zamanla bunlar inak (Doğma) olarak yerleşirler Bununla beraber, temel tecrübe (Experience originelle) ve onun ilk anlatımında teori ile pratik, teoloji ile ahlak arasında bir ayırım yapmak çok güçtür. Hz. Mulıammede gelen ilk ilham ve vahiy, Musaya inen buyruklar, Budanın aydınlanma tecrübeleri incelenirse teori ile pratik arasında bir sınırlamaya imkân olmadığı kanısına varılır.

Yorum yapın