Toplum – Toplumsal Davranış ve Toplumsal İlişki

Şu ana kadar sürekli olarak sosyolojinin toplumu inceleyen bilim dalı olduğu vurgulandı; ancak toplumun ne olduğu üzerinde durulmadı.

Sosyolojinin temel inceleme nesnesi olan toplumu bazı yazarlar, “kenarları olmayan bir ağ”a benzetiyorlar.

Durkheim’a göre toplum, bireylerin basit bir toplamı değildir. O’nun için toplum kendine has nitelikleri olan, özgül bir gerçekliği temsil eder”. En basit tanımıyla toplum, bir kültür ve bölgeyi paylaşan insan grubudur.

Bir başka yazar ise benzer şekilde toplumu, ortak kültürü paylaşan, belirli bir toprak parçasında yerleşik, kendilerini birleşik ve özgün varlık olarak gören insanlardan oluşan bir grup olarak tanımlamaktadır.

İlk bakışta bıraktığı izlenimin aksine “toplum” son derece muğlak bir kavramdır. Sonuna toplum sözcüğünü ekleyerek kullandığımız kavramların (ör. kapitalist toplum gibi) toplum olup olmadığı tartışmalıdır. Örneğin “sembolik etkileşimci”ler, toplum diye bir şeyin olmadığını iddia etmektedirler.

Onlara göre toplum, hakkında bilgi sahibi olamadığımız ya da doğru anlayamadığımız şeyleri kapsayan yararlı bir terimdir. Buna karşılık bazı sosyologlar toplum kavramına, kendi ayakları üzerinde duran gerçeklik gözüyle bakarken, bazıları da, onun ulus devletle özdeşleştirilmesine karşı çıkmıştır25. Günümüzde özellikle küreselleşme sürecinin yaptığı etki, sosyologların toplum kavramını yeniden gözden geçirmelerine yol açmıştır.

Yine toplum, “yerleşik ilişkiler”i ifade eden bir kurumlar bütünüdür. Bütün toplumlarda evlilik, piyasa, dini ritüeller ve hukuk gibi kurumlar vardır. Toplumlar geliştikçe de bu kurumlar, artan bir biçimde uzmanlaşır ve örgütlü hale gelir. Kurum sözcüğü, sık sık örgüt yerine kullanılır. Örneğin eğitim kurumu denildiğinde, okullar ve üniversitelerin akla gelmesi gibi.

Öte yandan kurumlar, birbiriyle ilişkili karmaşık bütünlerdir. Eğitim kurumunu ele alın; eğitim, siyaset kurumuyla yakından ilişkilidir. Çünkü hem finansmanında, hem de idaresinde siyaset kurumunun aldığı kararlar son derece belirleyicidir. Benzer şekilde, siyaset kurumu ekonomi ile yakından ilgilidir; çünkü finansmanını vergiler yoluyla yapar.

Öte yandan ekonomi kurumu eğitim kurumu ile yakından ilişkilidir; çünkü, ekonominin gereksinim duyduğu nitelikli emek, eğitim kurumunda yetiştirilmektedir. Kurumları, birbirinden yalıtılmış olarak düşünmek mümkün değildir. Günümüzde – aileden başlayarak, uluslararası örgütlere kadar giden bir perspektifte- toplum kavramı çok daha geniş bir bağlam içinde kullanılmaya başlanılmıştır.

Sosyolojinin bir başka anahtar kavramı da “toplumsal davranış”tır. Bilindiği gibi Weber’e göre sosyoloji, toplumsal davranışı/eylemi (action) yorumlayarak anlamak ve bu yolla davranışı kendi akışı ve yarattığı etkileri ile birlikte sebeplerini ortaya koyarak açıklamak isteyen bir bilimdir. Weber, toplumsal davranış kavramını ise oldukça ayrıntılı bir biçimde açıklamak yoluna gitmiştir:

  • Her davranış toplumsal davranış değildir. Sadece nesnelere yönelmiş olanlar da toplumsal davranış değildir. İçsel tutumlar, başkalarının davranışlarına yönelmiş olmaları halinde toplumsal davranış olur. Tek başına yapılan dua gibi davranışlar toplumsal davranış sayılmazlar. Bir bireyin ekonomik faaliyeti, ancak ve sadece başkalarının davranışlarını dikkate aldıkları takdirde toplumsal bir davranış
  • Toplumsal davranış, başkalarının geçmişte ve şimdi yaptığı veya ileride yapması muhtemel davranışlara karşı yapılmış olabilir. Daha önce yapılmış bir saldırının intikamını almak; şu andaki bir saldırıyı savuşturmak veya ileride olabilecek bir saldırıya savunma önlemleri almak
  • Her insan ilişkisi, toplumsal nitelik taşımaz. Tutum ve davranışların sadece başkalarına yönelik olanları, toplumsal niteliğe sahiptirler. Örneğin bisikletli iki kişinin birbiriyle çarpışması doğal bir olaydır. Fakat çarpışmamak için diğerine yol verme teşebbüsü ya da karşılıklı bağırıp çağırmalar, kavga veya dostça uzlaşma davranışları birer toplumsal davranıştır.
  • Toplumsal davranış ne çok sayıda insan tarafından sergilenen benzer davranışların, ne de başkalarının etkisi altında sergilenen davranışların aynısıdır. Örneğin “yağmurun yağması ile sokaktaki insanların bir kısmının aynı anda şemsiyelerini açmaları” halinde başkalarının davranışına yönelme

Weberyen teoride toplumsal davranış (eylem), anahtar kavramlardan birisidir. O’nun sosyoloji teorisini anlamak için toplumsal davranış/eylem türlerine daha yakından bakmakta fayda vardır. Weber toplumsal davranış türlerini dörde ayırır. Bunlar:

  • Amaçla ilişkili rasyonel davranış (zweckrational): Kişinin dış dünyada nesnelerin ve insanların davranışları ile beklentilerde bulunması ve bu beklentilerini akılcı şekilde ölçüp biçerek, kendi belirlediği amaca ulaşabilmek için birer “araç” olarak kullanması veya amaca ulaşması için “koşulları” değerlendirmesidir. Aron, Weber’in bu davranış tipini açıklarken, köprü inşa eden mühendisin, para kazanmaya çalışan spekülatörün, zafer elde etmek isteyen generalin davranışını örnek veriyor29. Burada aktör, amacını açıkça tasarlamış ve buna ulaşmak için araçları düzenlemiştir.
  • Değerle ilişkili rasyonel davranış (wertrational): Kişinin bir davranışı, sırf ahlaki, estetik ya da dini bakımdan taşıdığına inandığı değerlerden dolayı sergilemesi ve bunu yaparken de davranışın doğuracağı sonuçları dikkate almasıdır. Değer bilinciyle yapılan davranış, hep inanılan “ilkeler”e ya da kişinin kendisinden beklenildiğine inandığı “talepler”e uygun şekilde davranmasıdır. Gemisiyle birlikte batan kaptanın davranışını buna örnek gösterebiliriz.
  • Duygusal davranış (affektuel): Anlık duygusal tutum ve heyecanlarla yapılan davranıştır. Duygusal davranış, alışılmamış yani günlük olmayan bir tahrike karşı, kendi kontrolünü kaybederek yapılmış tepki halinde kendini gösterebilir. Örneğin ağlayan çocuğa tokat vuran annenin ya da futbol maçında sinirlerinin denetimini kaybeden oyuncunun attığı yumruk duygusal davranıştır.
  • Geleneksel davranış (traditional): Kişinin yerleşik alışkanlıklara göre davranmasıdır. Geleneksel davranış, genellikle müphem ve belli başlı tahriklere karşı alışılmış şekilde tepki gösterme niteliğindedir. Alışkanlıklardan oluşan davranışlar, bu davranış tipine daha yakındır. Anlamlı davranışlar sınırında yer alarak, toplumsal davranışlar kategorisine giren geleneksel davranışlarda, alışkanlıklara bağlılık belli bir anlamda ve derecede bilinçli şekilde devam ettirilmektedir. Geleneksel davranışlar bu durumda değer-bilinçli davranışlara yaklaşmaktadır. Ancak bütün bunların “ideal tipler” olduğu akılda tutulmalıdır.

Weber, toplumsal ilişkiyi ise30, tarafların bir anlam etrafında, birbirine göre uyarlanmış ve o anlama yönelmiş davranışlar sergilemesi olarak tanımlamaktadır. O’na göre, toplumsal ilişki, tamamıyla ve sadece belirli bir anlamlı tarz içinde, toplumsal davranış sergileme ihtimalinden ibarettir. Bu ilişkinin içeriği, kavga, düşmanlık, aşk, dostluk, sadakat, alışveriş, bir sözleşmenin yerine getirilmesi veya iptali, ekonomik, cinsel veya başka türlü rekabet; sınıfsal veya milli dayanışma olabilir. Kavram, taraflar arasında dayanışma mı yoksa çatışma mı olduğunu belirtmemektedir. Toplumsal ilişki, geçici ya da sürekli olabilir.

Yorum yapın