Toplumun Din Üzerindeki Etkisi Nedir

Toplumun dini oluşturduğu konusu, sistematik araştırmalara rağmen tam manasıyla tespit ve ispat edilmiş olmamakla beraber bir hayli büyük olduğu anlaşılmaktadır.

Dini, toplumun salt bir fonksiyonu olarak gören sosyolojizm adlı görüş, antropolojizme ve yeniçağda onunla birleşen psikolojizme dayanır. Sanıldığı gibi, toplumun dine olan büyük etkisi Marx ekolu tarafından vurgulanmamıştır.

Burada sosyolog Schleiermacher ve tarihi materyalizmin babası Hegel’in de hatırlanması gerekir. “Her din belli sosyal şartlarda ortaya çıkar ve belli sosyal zümreler tarafından yaşatılır.” diyen Wach, modern büyük kentlerde görülen dinî zayıflığı ve buna karşılık, kırsal alandaki canlılığı, toplumun din üzerindeki etkisine örnek gösterir.

Bir din incelenirken onun kurucusunun göz önüne alınması gerekir. Çünkü toplumsal çevre, din kurucusunun zihniyetinin oluşmasında çok etkilidir. Bu nedenle din yenileyicisi, bu çalışmalarında mevcut geleneklerin etkisi dışında kalamaz. Zerdüşt dini bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir. Toplumsal çevre gibi, doğal çevrenin de din üzerinde çok yönlü etkisi vardır. Örnek olarak, Sami dinlerinden birçoğu, ay tanrısına önem vermişlerdir. Bunun nedeni, göçebelerin güneş sıcağından uzak kalmak için gecenin serinliğini tercih etmelerindendir.

Toplumsal ve doğal çevrenin olduğu gibi, kültür ve medeniyetin ilerlemesi de din üzerinde kendini hissettirir. Tarımla uğraşan toplumların şehir hayatına geçişi ile birlikte önceki dinî bayram ve yortular önemini kaybederek farklı sembollerle yeni şekiller almaya başlar. Okuma-yazmanın çoğalmasıyla dinlerin yayılmasında bir hızlanma göze çarpar.

Öte yandan evrensel dinler içinde bile önceki dinlerin kalıntılarına rastlanabilmektedir. Bu kalıntıların zamanla evrensel dinlerin şekillenmesinde önemli rolleri olmuştur. İlkel topluluklar arasında zaman zaman meydana gelen kabile çatışmaları, dinler üzerinde çok etkileyici olmuştur. Savaşlarda üstün gelen taraf, diğer tarafın din birliğine son vermiş, hatta mağlup taraf, galip tarafın dinini kabule zorlanabilmiştir. Böyle bir olaydan sonra mevcut din, çok defa kendi içinde bir değişime uğramıştır.

Din ve toplum ilişkilerini açıklayan başlıca iki görüşten biri, tarihi materyalizmdir ki bunlara göre dinler, üst yapı kurumu olup alt yapının, kısaca üretim ilişkileri ve tarzının şekillendirdiği kurumlardır. Başka bir söyleyişle dinler, ekonomik hareketliliğin birer fonksiyonudurlar. Tarihi materyalizmin önde gelen isimlerinden Marx, dinin tamamen insan ve toplum ilişkilerinden doğduğunu düşünerek şöyle der: “Din bunalan insanların rahatlamasıdır; kalpsiz bir dünyanın  kalbi, ruhsuz bir çağın ruhudur, halkın afyonudur.” Marksizimde ekonomik faktör, sosyal ilişkilerde temel ve en önemli etken olarak ele alınmıştır.

Bu sebeplilik zinciri içerisinde ekonomi, diğer sosyal fenomenleri tayin eden birinci derecede önemli faktördür. Hâlbuki sosyal olayları tek nedenle açıklamak artık eksik bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Eröz de, “sosyal hadiseler sahasında daima tek taraflı değil, karşılıklı bağlılık münasebetlerini gözden uzak tutmamak lazımdır.” diyerek bu konuya açıklık getirmektedir.62 Freyer de, tarihî maddeciliği eleştirisinde, “tarihi materyalizm dinî, ahlakî emirleri ve dinî tasavvurlarının muhtevası ile bir bütün olarak, sırf sosyolojik açıdan izah etmek iddiasındadır. Böylece dinin kültür hayatımızdaki müstakil mevcudiyet ve mevkii inkâr edilmiş olur.

Bu müfrit şekli ile mezkûr iddianın ispatına imkân olmadığı aşikârdır” demektedir. Toplumun dine etkisi konusunda basit dinlerle yüksek dinler arasında bir farkın olduğunu görmek gerekir. Materyalist din sosyolojisinin en büyük hatası, toplumun din üzerindeki etkileri konusunda böyle bir farkı görmemesi ve kabul etmemesidir. Halk dinlerinin çoğu kere, ekonomik ve sosyal faktörlerin etkisinde kaldığı bir gerçektir. Çiftçilikle uğraşan kavimlerde verimlilik ve bereket tanrılarına rastlanırken savaşçı toplumlarda çarpışma ve zafer tanrıçaları çok görülür.

Bu toplumların dini bayram ve törenlerinde de bu etkiyi görmek mümkündür. Çiftçilikle geçinen kavimlerde ayin ve ibadetler, özellikle tarlaların sürüldüğü ve ürün alındığı zamanlarda yapılır. Öte yandan hayvancılık yaparak hayatlarını sürdüren toplumlarda hayvanların yavrulaması ve kırkılması dönemlerinde çoğunlukla törenler gerçekleştirilir. Denizci toplumlarda ise tanrı isimleri, genellikle deniz motifleriyle ilgilidir. Ana esasına dayanan ailelerin oluşturduğu toplumlarda kadın tanrılar önemli yer tutarken, babaerkil ailede daha çok erkek tanrılara rastlanır.

Yorum yapın