Atatürk’ün Ekonomik Sistemlerle İlgili Görüşleri Nelerdir

19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti girdiği savaşlar sonucu hem eğitim ve sosyal yapı açısından hem de ekonomik açıdan oldukça zayıf düşmüştür.

Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından M. Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Atatürk’ün iktisat siyasetinin temel hedefi ekonomik kalkınmayı bir an önce gerçekleştirmektir. Bu hedef, döneme egemen olan “millî iktisat” kavramında somutlaşmaktadır. Atatürk’ün ekonomi politikasının temelini devletçilik ilkesi oluşturur.

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Yalova‘nın imarı hakkında ilgililerle görüşürken.
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Yalova‘nın imarı hakkında ilgililerle görüşürken.

Atatürk’e göre devletçilik; büyük kuruluşları, üretim araçlarını ve fazla sermayeyi gerektiren işlerin devlet tarafından üstlenilmesi gerektiğini savunan görüştür. Devletçilik ilkesi ülkelerin gereksinimlerine göre değişiklik gösterir. Atatürk karma ekonomi sistemini benimsemiştir. Ona göre, bireyler; eğitim, sağlık, güvenlik gibi ihtiyaçlarını karşılamada devlete ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle bireyler bazı ortak çıkarların karşılanmasında tek başına yeterli olamazlar. Bireylerin üstesinden gelemeyeceği, güçlü bir örgütlenme gerektiren işleri, devlet üstlenmelidir.

Bireyler fayda sağlayamayacağı işlerle ilgilenmeyebilirler fakat o işler devlet için hayati öneme sahip olabilir. Bu gibi işlerle devlet ilgilenmelidir. Devlet siyasette ve ekonomide düzenleyici rol oynamalıdır. Örneğin büyük örgütlenme gerektiren madenlerin, ormanların, kanalların, demir yollarının, deniz taşımacılığının devlet tarafından yönetimi; su, gaz ve elektriğe ait işlerin belediyelerce yapılması uygun olacaktır.

Devlet ve özel teşebbüs birbirine karşı değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Atatürk karma ekonominin uygulanma biçimi olan “devletçilik” politikasını şu sözleriyle ifade etmektedir: “Devlet, bireyin yerine geçmemeli, bireyin kişisel faaliyeti ekonomik gelişmenin esas kaynağı olarak kalmalıdır. Bireylerin gelişmesine engel olmamak, onların her yönden olduğu gibi, özellikle ekonomik alandaki hürriyet ve teşebbüsleri önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel meydana getirmemek, demokrasi presibinin mühim esasıdır…

Kişiliğin gelişmesinin engellenmeye başlandığı nokta, devlet faaliyetinin sınırını oluşturur.” 1923 yılında İzmir’de yapılan Türkiye İktisat Kongresi’nde ekonomik kalkınma için “özel girişimcilik” benimsenmiştir. 1923-1929 yılları arasında liberal ekonomik politika uygulanmakla birlikte bu politika başarıya ulaşmamıştır. 1931 yılından sonra “devletçilik” adı altında karma ekonomik sistem benimsenmiştir. Atatürk’ün iktisadi anlayışı en genel hâliyle; özel girişime dayalı ama özel girişimin yeterli olmadığı alanları devletin ulusal ekonomi temelinde canlandırması, yabancı sermayeye karşı olmayan ancak bunun da ulusal çıkar çerçevesinde değerlendirildiği bir iktisat anlayışıdır.

Yorum yapın