Atatürk’ün Laiklik Hakkındaki Görüşleri Nelerdir

Laiklik ilkesi, Türk İnkılâbının temel taşı olarak kabul edilmektedir. Laikliğin en önemli unsuru, din ve vicdan hürriyetidir.

Atatürk bu unsuru şu sözleriyle ifade eder: “Vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilmez, ferdin tabiî haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.” “Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi ne bir din, ne de mezhep kabulüne zorlayabilir.” Laikliğin diğer önemli bir özelliği devlet yönetiminin din kurallarına göre değil toplum ihtiyaçlarına, akla, bilime, hayatın gerçeklerine göre yürütülmesi, yani din ile devletin ayrılmasıdır.

Atatürk ve laiklik
Atatürk ve laiklik

Atatürk, Türk inkılâbının amacını açıklarken diyor ki: “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle medenî bir toplum hâline ulaştırmaktadır. İnkılâplarımızın temel prensibi budur. Atatürk’e göre, din bir vicdan işidir.

Herkes vicdanının emrine uymakta özgürdür. Dine, düşünceye saygı gösterilmelidir. Fakat din işlerini millet ve devlet işlerine karıştırmamak gerekir. Laiklik konusunda Atatürk şunları söylemiştir: “Kişi, her istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasi fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin şartlarını yerine getirmek veya getirmemek hak ve hürriyetine sahiptir.”

Atatürk, din ve devlet işlerinin ayrı olması konusunda da şunları söylemiştir: “Din, daima siyaset aracı, menfaat aracı ve baskı aracı yapılmıştır. Fakat biz din işlerini devlet ve millet işleri ile karıştırmamaya çalışıyoruz.” Yeni Türkiye Devleti kurulduktan sonra, art arda kabul edilen birçok yasayla devlet ve hukuk düzeni laikleşmiştir. 3 Kasım 1924’te Şer’iye Mahkemeleri, 30 Kasım 1925’te tekke ve zaviyeler kapatılmış,1 Kasım1922’de saltanat kaldırılmış, 10 Nisan 1928’de Anayasa’dan dinle ilgili maddeler çıkartılmış ve 5 Şubat 1937’de laiklik ilkesi ilk kez Anayasa’da yer almıştır. Ülkemizde laikleşmenin bir başka önemli boyutunu da hukuk alanında gerçekleştirilen köklü değişiklikler oluşturur.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği yeni yasalarla (Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu vb.) hukuk, laiklik ilkesiyle temellendirilmiştir. Eğitimle ilgili olarak da 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu doğrultusunda laiklik temelinde bir eğitim politikasının izlenmesine başlanmıştır. Yine 1924 Anayasa’sında, “Laik bir devlette, devletin politik yapısını, hükûmet ve idarenin işleyişini, toplumun yaşayışını düzenleyen kanun ve kuralları, dinî prensipler değil; akıl, mantık, ihtiyaç ve yaşamın gerçekleri tayin eder.” denilmektedir.

Laik devlet; hiçbir dine üstünlük tanımadığı gibi bu dinlere mensup olanlar arasında ayrım yapmamayı da amaçlar. Hangi dine mensup olursa olsun, bütün vatandaşlar; temel hak ve özgürlüklere eşit olarak sahiptirler. Laik devlet anlayışı, din ve vicdan özgürlüğü ile bir arada yürür, bu da toplumsal barışa önemli katkılar sağlar.

Yorum yapın