Din Sosyolojisinde Son Gelişmeler Nelerdir?

Dinle Toplum münasebetlerinin esaslı bir şekilde ele alınması, ancak 19.yüzyıldan başlar. Bu durumu daha önce belirtmiştik.

Şu kadar ki bu ilgilenme, başlangıçta ancak ilkel dinlere karşı olup bunda akliyeci-evrimcilik (evolutionisme rationaliste) din ve sihiri,  günlük  hayatın  teorik ve  pratik  probleınlerini çözmek için ilk  araç olarak  tanır.  Bunlar  Spencer ve Taylor da olduğu gibi  rasyonalist  bilim  ve  tekniğin  gelişmesi  karşısın da kendiliklerinden kaybolup giderler.

Tarihi  maddecilik  hemen  aynı iyimser bir görüşle bu münasebetleri temellendirmeğe çalışır. Mesela Kari Marx dini, üretim münasebetlerinden ve buna bağlı sınıf çatışmalarından hareket ederek açıklamaya çalışır. Marx’a göre din egemen sınıfın inıtiyazlarını koruyan bir  araç  olup  toplumun  alt  yapısı  üzerinde  muhafaza· kar bir etki yapar.

Emile Durkheim, Bronislav Malinowski, Max weber, ve Ernst Troeltsclı ile Din Sosyolojisinin Altın Devri başlamıştır. Durkheim hem rasyonalizmi hemde l\fax Müller natüralizmini aşarak bünyesinde dinin ilkel şeklini, müşahede ettiği Lotemcilikten hareket ederek toplumu yalnız başına hem dinin kökü hemde konusu olarak inceledi. Buna karşılık Tanrı ve Kutsalı, toplumun sembolleri ve  grup dayanışmalarının  kişileştirilmesi  olarak ele aldı. Toplum, dini sembolları ve daha önce toplumsal olarak yapılmakta olan törenleri dinin mihrakı olarak kullanır. Bütün bunlar Durkheim’a göre kollektif tasavvurlar (Representations CoUectives) in çekirdeği olan kollektif ve külliirel devinim kurallarını anlatmak için yapılır. Bu duruma göre dinin esası toplumsal birleşme ve kaynaşma (integration) dır.

Bronislav Malinowslri toplumdan söz açmakla yetinmiyerek dinin menşeinde bir ferdilik görmektedir. Yazar dinin rasyonalist yorumuna ve özellikle, Levy Bruhl’ü ilkel toplumların mantık öncesi zihniyeti (mentalite  prelogique) tezine karşı cephe alınaktadır. Bu toplumlarda rasyonel tekniğin bilindiği, din ve sihirin sadece ilk şekiller olmadıkları, bunların bağımsız sistemler oldukları, bu vasıtalarla rasyonel yönden kontrolu mümkün olmayan zararlı tesirlerin yok edilemediği ve  insanların  güvensizlik  ve  korku  hallerinde yeni heyecanlara uymaya sevkedildiği söylenmektedir. Dini törenlerde sağlanan iç boşaltmalar, fertlerin gruplardan ayrılması tehlikesini önler.

Ernsı Troeltsch, Hıristiyan kilise ve gruplarının toplumsal doktrinlerini inceleyen araştırmalarında kilise ile mezhepleri (sectes) birhirinden ayırt etmektedir. Bunlar özellilde toplum içindeki farklı durumlarıyla bir birinden ayrılırlar ki böylece sosyal teorileri farklı olan tipik gruplar bir topluma katılma yolunu bulmuş olurlar. Bunun bir sonucu olarak dinin kendine öz dinamizmi hiç bir şekilde inkar edilmiş olmaz. Troeltsch,  ilk hıristiyanlıkta bayatlamış bir kalıptan daha çok fikri bir devrim görmektedir. Eski çağda toplum buhranları halkın alt tabakalarına ancak endirekt olarak sokulmuş ve Hıristiyan lığın kurulmasını sağlamıştır.  Zira  önemli  dini  yenilikler  ve türü  kendine öz birçok din birliklerininkurulmas1hu tabakada daima müsait karşılanmıştır.

Din Sosyolojisinde klasik devrin en önemli temsilcisi olan Max Weber her şeyden önce Balı Kültürünün gelişimi ile ilgilenmektedir. Bu yazar toplum ve din münasebetlerinin Hint, Çin ve Yahudilikteki tarihi karşılaştırmalarını yaparak şu sonuçlara varmaktadır:  Bilgine  göre iktisadi ve  genel  farklar dini ve ahlaki alandaki. farldara uymaktadır. Toplum dokularının değişmesiyle  dinlerin  karşısına  yeni   problemler   çıkmakta   ve   bu   problemleri her din  kendi  doktrinioo  göre  çözmektedir.  Toplum,  iktisat  ve  din atasında karşılıklı etki ve tepkiler vardır. Max Weber’in bu tezi marksizimin din olaylarını tek sebebe bağlama (Monocausal) yolundaki açıklamalarım yetersiz bularak reddetmektedir. Merkezi inanç doktrinlerinin etkisi altında Kalvinizm bir gruba has iktisadi özelliklerin gelişmesine vesile olmuştur. Bu da çağdaş kapitalizme esaslı etkiler yaparak onu geliştirmiştir.

Harp arası devirde din sosyolojisi  önemli  bir  ilerleme  yapamamıştır. Bu süre içinde en çok sözü edilmeye değer tartışmalar Weber’in tezi üzerinde olmuştur. Bu arada Erha Tawny’ den söz açılabilir. Bu yazara göre Weber, kalvinist protestanlığın ve kapitalist iktisat zihniyetinin doğmasında dinin rolunu olurundan daha büyük göstermiştir. Gerek J. Wach’ın gerekse G. Mensching’in Din sosyolojisi eserleri sistematik din sosyolojisinin ilk ve esaslı denemeleridir. Şu kadar ki bu denemelerin karşılaştırmalı Dinler Bilimiyle olan yakın ilgileri su götürmez bir gerçektir.

Avrupadaki Din Sosyolojisi fransız kilise çevrelerinin çaba ve çalışmalarıyla önenıli ilerleme ve gelişmeler yapmıştır. Gabriel le Bras, fransız katolik lerinin dini pratikleri hakkında geniş denemelerde bulundu. Sonralan bu çalışmalara F. Boulard, Y. Daniel, J. Labbens, L-J Lebert ve E. Pin gibi bilginler de katıldı.

İkinci ve oldukça etkin bir araştırma merkezi Hollanda da kuruldu. Burada W. Banning, J. P. Kruijt, ve G. H. L. Zeegers’in çalıştıklan görülür. Bugün bir çok mezhep araştırma enstitüleri, kiliselerin toplumsal araştırmalar için yaptığı çalışmalara katılmak isteğindedir. Burada Steinmetz’in planoloji tesirleri görülür. Fraıısada başlayan hu hareket Belçika, İtalya, İspanya, Kanada ve Güney Amerikaya yayıldığı gibi Hollanda da başlayan harekette oradan Avusturya ve Almanyaya yayılmıştır. J. Freytag, N. Greinacher, R. Köster ve W. Menges bu etkiler altında çalışmışlardır. Bunlar arasında E. Pin istisna edilirse bütün bu  araştırmaların  büyük  bir  kısmı kilise adamları tarafından yapılmakta ve  hu  akım  kuvvetle tarihi, istatistik ve sosyografik doğrultulara yönelmiş bulunmaktadır

Fransada türeyen bir takım yeni bilginler pastoral bir doğrultuya saparak din sosyolojisi görüşünden ayrılmışlar ve Gabriel le Bras’ın etrafında toplanarak Din Sosyolojisi Grubu içindeki yerlerini almışlardır. Bunların fikirlerini Dinler Sosyolojisi Arşivler’i (Arehives de la Sociologie des religions) adlı dergi  yayar.  Amaçları  daha  çok  teorik  yönden  kilise  elemanları  üzerinde   araştırmalar   yapmaktır.   Kullandıklan    metotlar    Genel    Sosyolojinin metotları olmakla beraber münferit dirılerin  sosyolojisi  ve  nihayet çeşitli dinlerin genel bir din sosyolojisini kurmaya çalışmaktadırlar. Bu yeni doğrultunun belirgin özelliğini 1948 yılında toplanan uluslar aı-ası Dinler Sosyolojisi konferansının 6. inci Kongresinde bulmaktayız. Bu konferans 1959 yılında polonyada toplanmıştır. Bunun yamnda 1958 yılındanheri Din Sosyolojisi enstitülerinin Milletler arası federasyonu yer almaktadır. Bu kuruluşunfikirlerini yayan Social Compass yani toplumsal pusula adlı dergidir.

Amerika Birleşik Devletlerinde 1920-25 yılları arasında Protestan çevrelerde protcstan kilisesinin intibakı ile ilgili problemler inceleme ve araştırma konusu olmuştur. H. P. Douglass ve R. W. Sonderso bu doğrultuda çalışmışlardır. Fakat bu çalışmalar yarıda kalmış  ve  ancak  büyük  savaş  sonu olan 1945 yılından sonra bu araştırmalara devam olunmuştur. Bugün kilise pratiği üzerinde dikkatedeğer araştırmalar vardır. Buna karşılık protestan papazlarının bölgelerinde beliren ve bunun dışına çıkan konular da yer almaktadır. Dinin evlenme ve aile üzerindeki etkileri, din ve  toplumsal  değişmeler, reform ve layikleşme bu ara dadır.  N.  Bellah’ın  araştırmaları  daha eski klasik din sosyolojisinde olduğu gibi toplum olaylarının tümüne yönelıniş bulunmaktadır. Japonyada olduğu gibi din ile cğemcnlik ve sanayileşme arasındaki miinasebetler böyledir. Ancak 1950 yılından sonra çağdaş nazariyelere yönelmiş bazı eserler çıkmıştır. E. K. Nothingham, J. M. Yinger ve T. F. Hoult’ün eserleri bu niteliktedir.  Amerika  Birleşik  Devletlerinde Din Sosyolojisine karşı gösterilen ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Amerikan Sosyolojisinin tanınmış bilginlerinden T. Parson bu çalışmaları  beğenmekte ve sosyolojinin bugüne kadar ilımal edilen bu alanlarında kendisi de emek harcamaktadır.

Yorum yapın