Din Sosyolojisinin Kurucuları Kimlerdir?

19.Yüzyıl ve onu temsil eden pozitivist felsefe 18. yüzyıl akliyeciliğinin bir tepkisi olarak ortaya çıkıyor.

Toplum meselelerini, olayların objektifinden görmek İsteyen ‘bu felsefenin başlıca mümessili Aug. Comte, başka alanlarda olduğu gibi, toplum konusunda da tecriilie metodunu gaye ediniyor: Bu maksatla sosyoloji kadar, Din sosyolojisinin de kurucusu olarak görünmek istiyor. Aug. Comte sosyolojiyi iki temelli bölüme ayırıyor. Statik Sosyal, Dinamik Sosyal. Statik Sosyal bir toplumu yapan ve yaşatan temel un surları inceliyor ve birbirleriyle münasebetlerini tesbit ediyordu,  yani  bu  statik bir toplum düzeninin bilimi idi.

Dinamik sosyal ise temel unsurların tarih boyunca gelişmesini inceliyordu; dolayısıyla· bu da toplumsal ilerlemenin bilmi idi. Gerek Statik sosyal gerekse Dinamik sosyalin temel unsuru dindi. Ona göre toplumu meydana getiren üç temel vardır. Aile, Devlet ve Din. Bunlar olmadan bir toplum kurulamaz. Toplum düzeninin tam veya eksik, iyi veya’ kötü olması bunlar arasındaki dengeye bağlıdır.

Böylece Din, Aile ve Devlet gibi, insanın tabiatından çıkan ve toplu halde yaşayan  insan için  gerekli bir kurumdur. Nerede insan toplumu varsa orada bir din vardır. Böylece Aug. Comte, kurmayı tasarladığı  pozitif  toplumun   pozitivist   bir  dini olacağını ileri sürerek  bir   ” Pozitivist ilmihah” bile yazmıştı. Bu ilmiha l bugünkü anlamda bir din kitabı sayılabiJir. Çünkü, onda, toplum ve din münasebetleri, dinin tarifi, toplum hayatındaki ·rolü inceden inceye ele alınmıştır.

Dinamik sosyal bakımından, üç hal kanunu, insanlığın ilk dünya  ve hayat anlayışının din olduğunu gösteriyor. Bu kanuna göre insan düşüncesinin hareket noktası dindi. İlk düşünce şekli teolojik idi, Metafizik düşünce, teolojik düşünce ile pozitif düşünce arasında geçici bir yaşay ış tarzı olduğuna, ve pozitif çağın da ondan sonra kurulacağına göre, tarih boyunca insanlığa hakim olan düşünce kaynağım dinden almış oluyordu.

Ona göre, metafizik çağ aşağı yukarı klasik Yunanla başlıyor. Halbuki Yunanlılarda büyük ve kuvvetli bir mistiklik doğduğu ve Felsefe sistemlerinin zamanla dini şekil alarak Hıristiyanlıkta sona erdiği bilinmekttdir. Orta çağ ise, tarihin  tanıdığı en büyük dinlerin doğduğu ve yayıldığı bir çağdır. Dolayısiyle pozitif çağa kadar geçen zaman boyunca, insanlığın alın yazısında din en önemli bir rol oynar. O halde, Dinamik sosyal, bir Felsefe ve din tarihi olarak ortaya çıkıyor. Belli dünya görüşüne, belli din görüşleri tekabül eder. Böylece, Aug, Comte ilk olarak dinlerin evrim ve gelişmesi kanununu ortaya koymuş oluyor. Orada Fetişizm’den politeizm’e ve oraılan Monoteizm’e geçışın genel bir kanununu buluyor. Aug. Comte’un Fransız sosyolojisi üzerınde bıraktığı etki bu güne kadar devam edegelmiştir. Üç hal kanunu insan bilgisinin gelişmesi kanunudur.

Aug. Comte’den sonra, Fransız sosyolojisini en iyi t emsil’eden Durkbeimda da bu tesir pek iyi görülüyor. Durkheim sosyolojisinin temelini kollektif şuur (Conseience colletive) anlayışı teşkil eder. Kollektif şuur ortaklaşa tasavvurlar tümüdür. Ortaklaşa tasavvurların temeli başlangıçta Dini tasavvurlardı. Böylece Durkheim sosyolojisini en geniş anlamıyla, bir din sosyolojisi olarak görmekte bir sakınca yoktur. Durkheimin ilk ve en önemli eseri olan toplumsal işbölümü, işbölümünü yani medeniyetin ilerlemesiyle gelişen çeşitli toplumsal kurumları ve bu arada dini inceler.

Meşhur mihaniki ve uzvi dayanışma sisteınlerine göre yazar ilkel ve ileri dınleri birbirinden ayırır. Yazar uzvi dayanışmada ortaklaşa bilincin (kollektif Şuurun) şiddetini kaybetmesini, dini hukuktan layik hukuka geçişle ispat etmeye kalkıyor. İlk hukukun dini niteliği üzerinde duruyor, Hukuk sisteminin zamanla nasıl dini şekilden layik şekle geçtiğini inceliyor. Durkheim’in hu eserinden sonra kurduğu Annee Sociologique dergisinde yazdığı ilk yazı din olaylarının tanımı üzerindedir. Burada yazar Aug. Comte’a bağlı kalarak dinin toplumsallığı üzerinde duruyor.

Din olaylarını objektif bir gözle inceleyen bir dinler biliminin nasıl klU’ulabileceğini anlatıyor. Annee Sociologique dergisinin her sayısında, çeşitli sosyoloji alanlarında yapılan yayınlan bildiren bölümlerin birincisini Din Sosyolojisi teşkil eder. Bir din sosyolojisi terimine ilk defa bu dergide  rastlanır.  Din  Hayatının  iptidai  şekilleri  adlı  eser, din sosyolojisinin en klasiklerinden biriclir. Bu eserin önsözü yalnız sosyolojide değil, felsefe tarihinde önemli bir yer tutar. Çünkü yazar orada, klasik felsefe nin en önemli konusu olan Bilgi Nazariyesini, sosyolojik bir gözle çözümlemeyi deniyor.

Düşüncemizin muhtevası gibi şeklinin de, toplumsal ve dolayı· sıyla dini olduğunu savunuyor. Eşyayı anlamak için zihnin kullandığı başlıca kategorilerin (zaman, mekan, illiyet ve benzeri) kuruluşunda dinin oynadığı rolü belirtiyor. İnsanın kendisi ile dünya  hakkında  edindiği  ilk  tasavvurlann kaynağı dilidir diyor. İnsan, Dünya ve Tanrı He ilırli görüşleri ilıtiva etmiyen bir din yoktur. Felsefe ve Bilim dinden doğmuştur.

Din yalnız insan düşüncesini zenginleştirmekle kalmamış, insan düşüncesinin oluş ve kuruluşuna da yardım etmiştir”. Fukat  Durkheim’e  göre  dinin  asıl  görevi, yalnız insanın düşüncesini geliştirmek değil, onu belli ideallere bağlıyarak manen ve ahlakan yükseltmektir. Dinin gerçek görevi yalnızca bizi düşündürmek, bilgimizi zenginleştirmek değil, bizi harekete getirmek ve yaşamamıza yardım etmektir. Hayatın güçlükleri arttıkça mümin kendini daha güçlü hisseder. İmanın birinci şartı kurtuluşa inanmaktır. Bu duruma göre dini kuvvetler   insani,   ve   ahlaki   kuvvetlerdir.

Durkheim dinin bu ahlaki ve manevi kuvvetini İNTİHAR adlı eserinde göstermiştir. Böylece Durkheim, dinin çeşitli olaylar üzerindeki etkilerini belirtmek suretiyle ilk olarak bilimsel bir din sosyolojisi kıırmuştur. Aym eserin sonunda yazar şöyle diyor: Düşüncenin temel kategorileri ve dolayısıyla bilim, ahlak ve hukuk kııralları dinden çıkmıştır. Daha geniş anlamda” bütün toplumsal kurumların ana kaynağı dindir.

Durkheim bugün dahi sosyolojinin bellibaşlı klasikleri arasında kalmaktadır. Fakat o memleketimizde adıyla çok fikir ve doktrini ile az tanınmış bir bilgindir.

Durkheim’in kurduğu Annee Sociologique” dergisi etrafında toplanan kimselerin sosyolojik araştırmalarının ağırlık merkezini gene din sosyolojisi teşkil eder. Mauss ile H ubert ‘in gerek birlikte gerekse ayrı ayrı yayınladıkları etütler hep aynı konu ileilgilidir. Kurbanın mahiyeti ve toplumsal görevi üzerine deneme bunların en önemli eserlerindendir. Tam olarak Durkheim’in görüşünde olmakla beraber Fransız sosyolojisine büyük hizmeti dokunan bir yazar da Lucien Levy Bruhl’dür. İptidailer üzerinde yaptığı çeşitli incelemeleri arasında İlkel zihniyet, İlkel ruh, ilkel toplumlarda zihni  görevler gibi klasik olanlar vardır .

Durkheim okulundan olmadığı gibi meslekten bir sosyolog da olmayan fakat çağımızın en büyük filozofu sayılan Henri Bergson’un Ahlak ile dinin iki kaynağı adlı eserinde, din meselesi şüphesiz yeni ufuklar açmıştır. Aug. Comte’tan beri dinin toplumsal kökü ve görevi hakkında ileri sürülen fikirler en büyük ve en kuvvetli tenkidi Bergson’dan görmüştür. O, Dinin yalnız toplumsal sebeplerle açıklanamayacağını, daha derin sebeplerin araştırılması gerektiğini ileri sürüyor. Dıırkheim’iıı kollcktif şuuru ve Levy-Brulıl’uıı ilkel zihniyeti ile dini açıklamağa imkan olmadığını söylüyor.

Dinin psiko-biyolojik bir izahını verdikten sonra, ilkel dinlerden ileri dinlere doğru elin anlayışının nasıl geliştiğini gösteriyor. Statik ve dinamik diye dinleri ikiye ayırdıktan sonra, ilkel dinleri birinci kategoriye, yüksek dinleri de ikinci kategoriye koyuyor. Sonra bu iki türlü dini karşılayan  iki  türlü ahlak,  iki türlü hukuk görüşünün varlığını belirtiyor. Bu görüşün orjinal tarafı ilkel dinlerle ileri dinler yahut eski çağ dinleriyle yeni dinler arasında, sosyologların bir türlü gösteremedikleri farkı belirtmiş olmasıdır. İnsanlığın bütün üstün kavram ve duyguları insan hakları, demokrasi,  eşitlik,  kardeşlik, insana saygı hep dinden geliyor. Hatta bugünkü tekniğin, batı medeniyetindeki bütün nimetlerinin dinden geldiğini, en inandırıcı bir dille açıklıyor.

Fransada din konusuyla uğraşanlar yalnız bunlar değildir. Fakat  belirli  bir konu üzerinde kalmak amacı din sosyolojisine doğrudan doğruya veya dolayısıyla yardımı dokunan din araştırmalarının hepsinden bahsetmeyi imkansız kılmaktadır. Yalnız bir noktayı belirtmek gerekirki bu konu üzerinde aşağı yukarı yüzyıldan fazla bir zamandan beri uğraşılmakla beraber bütün meseleleri bir arada gözden geçiren sistematik bir eser yoktur. Şimdilik elimizde Roger Rastider’in Din sosyolojisinin unsurları 57 adlı ufak bir eseri vardır. Buna birde 1950 de Almancadan çevrilen güstave Mensching’in din sosyolojisi adlı eserini eklemek gerekir.

Doğrudan doğruya din sosyolojisi ile uğraşmamakla beraber genel dinler bilimine yap\ıklan hizmet dolayısıyla din sosyolojisi için önemli sayılan bazı yazarlardan bahsetmek gerekir. Piııar De La Boullaye’nin diııleriıı karşılaştırmalı etüdü adlı eseri genel olarak din, özel olarak din sosyolojisi incelemelerinde izlenecek yolu göstermek bakımından çok ilginçtir.  Buna Raoul De la Grasserie’nin Dinleriıı sosyolojik bakımdaıı mukayesesi adlı eserini de eklemek gerektir. Bunlardan başka din konusunda Milletler arası şöhreti olan Hollandalı Van Der Leeuw’un Fransızcaya çevrilen Özü ve belirtileri içinde din” adlı eseri de bunlara katılabilir.

Nasıl aydınlık felsefesi ilkin İngilterede doğmuş  ve  oradan  batı  ülkelerine yayılmış ise, Pozitivizm hareketi de Aug. Coınte’tan  sonra  Fransanın dışına yayılmıştır. Comte’u izleyen ilk düşünür İngilterede Stuart Mill olmuştur. İngiltere, Fransa gibi, bir devrim  memleketi  olmasada, orada da  bir takım toplumsal meseleler, sosyalizmin ve onunla birlikte sosyololojinin doğmasına sebep olmuştur. Fakat İngiliz muhafazakârlığı sosyolojiyi daima şüphe ile karşılamıştır. Bunun için İngilterede Fransada olduğu gibi bağımsız sosyoloji akımından ziyade toplumsal meseleleri inceleyen özel toplum bilimlerinin geliştiği görülür.

Bir bakıma genel sosyolojinin bir kolu olan din sosyolojisi içinde hal böyle olmuştur. Din sosyolojisinin göreceği işler, inceleyeceği konular ve uygulayacağı metodlar Almanya ve Fransada olduğu kadar açık ve sistematik bir şekilde tayin edilememiştir. Onun için sosyolojide ün salanlar saf sosyolojiden daha çok sosyolojinin yardımcı kollarında çalışanlar olmuştur. Bunların da başında etnolog ve etnograflar gelir. Başlıcaları Frazer ile Taylor’dır. Birincisi Totemizm üzerindeki çalışmalarıyla tanınmıştır. Totemizm ve dış evlenme, Altın Dal en mühim eserleridir. İkincisi iptidai kültür adlı eseri ile ün salmıştır. Fakat din Bilimi gibi din sosyolojisinde de en önemli rolü oynayan yazar Max Müller’dir. Bu düşünürün dinler üzerinde karşılaştırmalı etüdünün genel din biliminin kurulmasında büyük yaran olmuştur.

Sistematik din sosyolojisi çalışmalarına Almanya ve Amerikada rastlanıyor. Bunların başında Max Weber’in çalışmaları gelir. Weber toplum, iktisat ve din üzerindeki incelemeleriyle tanınmıştır. En önemli eserleri olan Ekonomi ve Toplum ve Din sosyolojisi dergisi sistematik din sosyolojisinin ana  hatlarını  çizmiştir.  Eserlerinin  mihrak  noktasını  Hristiyanlık, ve Kalvianizm teşkil eder. Burada yazar din ve iktisat münasebetlerini inceler. Bundan başka Weber Hristiyanlık dışında  kalan  birçok  dinleri, bu  arada ilkel dinleri, İslamlığı ihmal etmiştir. Max W eber’in eksiklerini Ernst Troeltsch tamamlamıştır. Fakat hu yazar da incelemelerini yalnızca Hristiyanlığa hasretmek gafletini göstermiştir.

Asıl tarihi ve sistematik din sosyolojisini, birinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda, Max Weber’in öğrencileri kurmuştur. Bunların en önemlisi Joachim Wach’dır. Wach, bugün çok tanınmış  bir  din  sosyologudur.  1931 de din sosyolojisine giriş adlı eseri ile ilk olarak sistematik bir Din Sosyolojisi yazmıştır. Bu ufak eserde tamamıyla tecrübi, kendi deyimiyle  Ampirik  bir din sosyolojisinin, metot, konu, alan ve sınırı ana çizgileriyle görülür.

1935 yılında Almanyada gelişen siyasi olaylar dolayısıyla Amerika Birleşik Devletlerine gitmiş ve 1944 yılında en önemli eseri  olan Din Sosyolojisini  ingilizce olarak yazmıştır Max Weher ile Joachim Wach’tan sonra ikinci derecede önemli alman din sosyologu Güstav Mensching’dir. Dinler Biliminin değişik konulan üzerinde çeşitli eserler yazan Mensching Batı Almanya ve belki de bütün Avrupada bugün hu konuda söz sahibi büyük hir bilgindir. Yazar Daha önce 1938 yılında ulusal ve Evrensel din (Volksreligion und Weltrcligion) adlı çok ilginç bir eser yayınlamış, 1947 yılında yazdığı Din Sosyolojisi adlı eseri 1951 yılında fransızcaya çevrilmiştir.

Alanının genişliği ve konu sunun önemi dolayısıyla sosyolojinin pek zengin bir edebiyatı vardır. Buna karşılık Din Sosyolojisi üzerinde sistematik yazıların sayısı pek azdır.  Bugün  Batı  Almanyada  Gabriel le  Bras,  Wach ve Mensching’den başka önemli yazarlara rastlanmaz. Tiirkçede yayınlanmış ilk eser Prof. H. Z. Ülkenin Dini Sosyolojisidir. İkincisi yazarın 1961 yılında yayınladığı Din Sosyolojisine Giriş adlı eserdir.

1960 yılında kısa bir süre için İlahiyat Fakültesinde ders veren Hans  Freyer  almanca olarak 90 sayfalık bir Din Sosyolojisi Özetini sözü geçen Fakültenin Dekanına teslim etmişse· de bu eser bugüne kadar dilimize çevrilmemiştir. Sözü geçen eserin Türkçeye çevrilmesiyle Prof. Bedi Ziya Eğemen görevlendirilmiştir.  Ziya  Gökalp’ın Din Sosyolojisine ilişkin ders notlarının bulunduğu söylenmekte isede bugüe kadar bunları elde etmek mümkün olamamıştır.

Yorum yapın