Dinler Bilimi Nedir? Felsefenin Dinler Bilimine Yardımı

Joachim Waclı’a göre Dinler bilimi felsefi değil, ampirik bir bilimdir. Wach, C. P. Tiele’nin din bilimleriyle Din felsefesi arasındaki sınırları ortadan kaldırmış imasına takışmıştır.

Tielenin eserinde, Din Felsefesi, dar anlamıyla, Dinler biliminden başka bir şey değildir. Yazara göre bilim derlenmiş, düzenlenmiş ve bölümlenmiş bilgiler üzerindeki felsefi bir görüştür. Wach, Chantepie de la Soussaye’nin de Dinler bilimi ile din felsefe ve tarihini aynı seviyede gördüğü kanısındadır.

Wach’ın üstadı Ernst Troeltsch yalnız Din Felsefesi ile Dinler bilimi arasındaki sınırları silmekle kalmamış, aynı zamanda Dinler biliminin mahiyeti ve görevi üzerinde de hiç bir vakit açık konuşmamıştır. Ona göre Dinler bilimi normatif bir bilimdir.

Wach, Troelsch’ın durumunu bu şekilde açıkladıktan sonra  bu  konuda iki eğilme işaret etmektedir: Bunlardan biri, bilim olarak gelişmek üzere Felsefeden hareket eder; ötekisi, Felsefeye yönelmek üzere bilimden hareket eder. Wach’a göre Dinler biliminin bağımsız görevi bu iki uç arasında kalmalıdır.

Son zamanlarda Din filozofları arasında Felsefe ile Dinler bilimini açıkça birbirinden ayıran  tek  yazar,  Max  Scheler’dir.  Bu  yazar,  pozitif  Din  bilimi ve Dinin asli Fenomenolojisi arasına, birleştirici bir tema olarak, dini eşya ve eylemlerin somut fenomenolojisini koyar. Max Scheler’in kendi deyimiyle, bu araştırma bir veya bir çok dini tasavvurların muhtevasını mümkün olduğu kadar Lam olarak anlamaya çalışır.

Böylece Max Scheler, açıkça dini ve ilmi olan bir  görüşün  yine  dini  ve ilmi görevini zihninde t asarlar.

Wach böylesine bir Dinler biliminde çıkış noktasının tarihi dinlerde mevcut olduğunu doğrulamaktadır. Din Felsefesi tümden gelim metoduna göre önsel (a priori) olarak ortaya çıktığı halde dinler bilimi hiçbir spekülatif amaç gütmez, ve sonsal (a postcriori) dır. Vasıflama (description) Dinler Bilimi için hayati bir önem taşımakla beraber yine bu bilim tam olarak vasıflayıcı değildir. Wach’a göre din alanında, araştırıcı, gayretini olaylara anlam vermeye yöneltmelidir.

Başka disiplinlerle  karşılaştırınca,  konusunun  özelliği  dolayısıyla,  Dinler Biliminde  böyle bir anlam verme (Bedeutung)  nin özel  bir takım güçlüklerle karşılaşacağı ortaya çıkar. Mesela bir estetikçiye göre, sanat yapısı, dini tezahürler yapısından daha objektiftir. Sanat incelemelerinde yorumun  aşağı  seviyesi ile anlayışın (Versıchen) yukarı seviyesi arasında büyük ölçüde bir uzlaşma imkanı vardır. Yorumun aşağı seviyesinde bir ifadenin anlamı  belirtilir. Anlayışın   yukarı   seviyesinde   ise,   tüm   ve   bütüne    götürmek    suretiyle bir olayın anlaşılması sağlanır. Dinler Biliminin çıkış noktası din  olayının anlamı üzerinde bir  araştırmadır.  Felsefi  ve  metafizik  problemler  bundan sonra gelir.

Mesele, dinin malıiye1ini, değerler tablosundaki sırasını ve psikojenez (Psychogeııese) safhasındaki yerini belli etme konusu etrafında döner. Böylece felsefe için her vakit bir güçlük baş gösteriyor demektir.  Bu da  ampirik  ve tarihi verilerin felsefi-dini görevdeki sıra sıra veya hacmini tayinden ileri gelir.

Dinler Biliminin görevi tarihi verilerin anlaşılmasından ibaret olup metot ve usulleri bu sonucu sağlamak üzere ayarlanmıştır. Böyle bir bütün içinde dinler biliminin sistematik görevi ampirik veriler arasında münasebetler kurmağa inhisar eder. O halde dinler  biliminde  dinlerin  iyice  anlaşılması için Tarihi konular (Objets Historiques) sistematik tasarılar (Projets- Systematiques)’ın her ikisi de kesin olarak gereklidir.

Wach’ın kanaatına göre İlahiyatçılarla felsefeciler belirli din veya doktrinleri savundukları halde din bilgini veya dinler bilimi uzmanı değer yargılarına dayanan beyanlarda bulunmak zorunda değildir. Prensip bakımından ölü dinler dahi, hiç olmazsa tarihi yönden, aynı işleme tabi tutulmalıdır. Bununla beraber amprik araştırıcılar subjektif olarak bir takım peşin felsefi fikirlerden uzak kalamazlar. Bu sebepten bu kimselerin subjektiflik ve nazarilik tehlikesine karşı dikkatli bulunmaları gerekir.

Din konusunda felsefenin bilime üçüzlü bir yardımı vardır:

  1. Disiplinin metotlarını denetler ve doğrular. (Buna dinler biliminin mantığı )
  2. Bir araştırın usulünü ötekine bağlamak suretiyle konusunu felsefi olarak tayin eder
  3. Bilgiler bütünü içinde olayları bir düzen ve sıraya koyar. (Dinin tarih, Felsefe ve metafiziği)

Bununla beraber bu tip münasebette ampirik araştırma ile Felsefi araştırma arasında ki fark hiç bir şekilde kapanamaz. Bundan dolayı J. Wach ampirik araştırmalardan evrensel geçerlikte normlar çıkaran tarihçilerle

ihtilaf halindedir. Wach’ın takındığı bu durum, kendisinin Din konusunda, genel ve evrensel tarihten çıkardığı metot ve ilklere engel olmamıştır.

Joacfıim Wach’ın geliştirdiği önemli konulardan biri de Klasik kavramıdır. Yazar klasik kavramının bir din etüdünde normatif  ve  deskriptif yönler arasında bir köprü kuracağını tahmin etmektedir. Kendi deyişiyle klasik kavramı bir ön yargı (Prenotion) adına olayların heterojenliğini zorlamak durumunda olan yani onları aynı cins  ve  türden  olmaya  zorlayan izafi bir normdur,Dinler biliminin sistematik kısmında Wach tıpkı Simmel gibi anlamak isteyen süje ile anlaşılması gerekli konu arasında ortalama bir çözüm yolu olarak yorumlama teorisini ileri sürmüştür. Wach’ın hipotezi  insan  tabiatının evrenselliğine dayanır. Bundan ezeli insanlık (Eternel HU:main – E wig Menschingliche) ile tarihi ayrımlaşma arasında ortalama bir çözüm yolu olmak bakımından tipolojik metodun önemi meydana çıkar. Bütün hunlar özetlenirse, Wach’ın din  etüdünde  iki  yönü  birbirinden  ayırdığı  görülür. Bir yanda normatif olan teoloji ve din felsefesi, öte yanda ampirik olan Dinler Bilimi vardır. Dinler Bilimi tarihi ve sistematik kısımlara ayrılır. Tarihi başlık altında genel ve Özel dinler tarihi sıralanır.  Sistematik  başlık  tipolojik etütleri, yani tarihi ve psikolojik tipleri ele alır.

Klasik sözünden menfi olarak alışılmış olaylar da anlaşılır. Gerçekte klasik adı verilen olaylar bir takım tipik şeyleri gösterir. Dini hayat ve dini tecrübe karşısında bu olaylar bireysel olarak taşıdıkları anlamdan çok daha üstün anlamlar taşırlar. Maitre Eckhar, Gazali ve Shankara klasik mistiklerdendir. Çünkü onların ateşli heyecan ve öğretilerinde tipik bir takım mistik yönler vardır.  Bununla  beraber, klasik  Kavramı  bir olaydaki temsili ayırmacayı (farikayı) göstermez, aynı zamanda bir normu da gerektirir. Şahsiyet, hareket ve tarihi olayların çokluğu içinde bile bunlardan bazıları hatırda kalmıştır. Çünkü bunlara aydınlatıcı bir nitelik tanımak ve onları örnek olarak göstermek mümkündür. Bu yolla onların dini yaşayışımız üzerindeki etkisi tanınmış olur.

Klasik kavramı Wach’a göre mutlak relativizınle her türlü infra-kritik görüş arasında mevcut olan bir yönelişin denenmesidir • Bu ise yazarın düşüncesiyle Van Der Leeuw’ün fenomenolojisi ve Mircea Eliade’ın din morfolojisi arasında bazı yakınlıklar sağlar. Her türlü bilimsel çalışmayı imkansız kılan anarşi dolu sübjektivizmden kurtulmak isteniyorsa klasik kavramında özellikle gerçekleşmiş olan İZAFİ OBJEKTİFLİK ilkesine inanmış olmak gerekir.

Wach’ın tasarladığı türdeki bir Dinler Biliminin  göze çarpan  üst  yapısı, belli başlı üç bölümde toplanır: Yorum teorisi, Dini Tecrübe ve Din sosyolojisi.

Yorum yapın