Kitle iletişim Araçlarının Kısa Tarihi

Kitle iletişim araçlarının önemli habercisi 15. yüzyılın ortalarında icat edilen ve tarihte ilk kez metinlerin yüksek hızda çoğaltılmasına imkân tanıyan baskı makinesi olmuştur.

Bu gelişme, fikirlerin bireysel bağlantıya ihtiyaç duymadan uzak mesafelere taşınabileceğini göstermişti. O güne kadar belli kurumların tekelinde bulunan bilgi, basın yoluyla dağıtılmış ve geniş kitlelere ulaşmaya başlamıştır. Buna rağmen, 19. yüzyıla kadar fiziksel bağımlılık sürdü.

Bilginin fiziksel olarak gazete bürolarına taşınması, gazetelerin basım yerinden satış noktalarına taşınması gerekiyordu. 19. yüzyıl ortalarından itibaren özellikle telgraf ve mors şifresi (alfabesi) ile birlikte elektronik iletişimin gelişmesi bilgi dağıtımının artık fiziksel taşımacılığa bağlı olmadığı ve anında uzak mesafelere ulaştığı anlamına gelmekteydi. 1850’lerde su altı kablolama teknolojisi, bilginin uluslararası ve hızlı dağıtımını sağladı. 1860’larda ilk su altı kablosu ABD ile İngiltere arasına döşendi. Örneğin 19. yüzyılın sonunda Manchester’da ( Mençestır) yaşayanlar bir sonraki gün sadece Londra’daki olaylar hakkında bilgi sahibi olmakla kalmıyor, aynı zamanda telgrafın bireylere bilgiyi basılı olarak seri transfer etme imkânı sağlamasıyla dünyanın her tarafından haberdar da oluyorlardı.

Yeni elektronik iletişim teknolojileri, uzaklara iletilebilen bilginin doğasını değiştirmeyi sürdürdü ve bu da zaman ve mekânın daha da küçülmesine yol açtı. 1920’lerde gelişen radyo ve TV yayın teknolojisi uzak mesafelerdeki evlere anlık ses ve görüntünün ulaştırılmasına ilk kez olanak sağladı.

Bugün uydu yayınları ve İnternet, herhangi bir mahaldeki sosyal aktörlerin uzak kültürlerle tanışmasına, ulusal ve küresel olaylar hakkında anlık bilgiye ulaşmasına izin vermektedir. Uydular ve İnternet bireylerin doğrudan izleyiciler olmalarını da mümkün kılmıştır. Uydu yayınları, evlere sinyalleri uydu çanağı ile aktarmasından dolayı klasik yayınlardan farlılık arz eder.

Uydu yayını dünyanın farklı bölgelerindeki insanların “Tiananmen Meydanı Katliamı” (1989), Körfez Savaşı (1991) ve Prenses Diana’nın cenaze töreni (1997) gibi olaylara gerçekleştikleri anda tanıklık etmelerini sağlamıştır. Bu yüzdendir ki uzaklarda meydana gelen olaylar dünyanın pek çok yerindeki gündelik hayatı anında ve doğrudan etkilemeye başlamıştır. Farklı kültür ve ülkeler arasındaki bu birbirine bağlanmışlık İnternet’in gelişmesiyle daha da güçlendi.

Yorum yapın