Nüfus Yoğunluğunun Toplumsal Değişmeye Etkileri Nelerdir

Bir toplumu meydana getiren bireylerin sayısına nüfus denir. Demografi (nüfus bilimi) ise nüfusun sayısını ve yoğunluğunu, bölgesel ve sektörel dağılımını, niteliğini, nüfus artış hızını, nüfus hareketliliklerini kısacası nüfus ile ilgili bütün olay ve olguları inceleyen bilimdir.

Nüfus yoğunluğu ya da büyüme oranındaki hızlı değişiklikler, olumlu ya da olumsuz yönde toplumsal değişmeye neden olur. Nüfus artışını veya azalışını kontrol edemeyen ülkelerde refahın ve fırsatların dağılımında büyük dengesizlikler ortaya çıkmaktadır. Nüfusun ihtiyacı olan eğitim, sağlık ve üretimi sağlayamayan toplumlar ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Dolayısıyla bu tür ülkelerde toplumsal değişmeyi kontrol etmek; planlamak ve sonuç almak da güçleşmektedir. Çünkü kendi nüfusunu insan unsuru açısından çağdaş standartlara yükseltmeyen toplumlarda öncelikler de değişmektedir. Tarihte, hızla büyüyen nüfusun kaynak kıtlığı nedeniyle dağınık veya kitlesel olarak göç ettiğine sıkça rastlanmıştır.

Nüfus Yoğunluğunun Toplumsal Değişmeye Etkileri
Nüfus Yoğunluğunun Toplumsal Değişmeye Etkileri

Kitlesel göçler, kültürel yayılma ve bazen savaşlar yoluyla diğer toplumların istila edilmesine neden olmuştur. Tarımsal üretimin fazla olduğu dönemlerde nüfus hızlı bir artış göstermiş; sanayileşmeyle birlikte de bu nüfus kentlere yönelmiştir. Bu hızlı iç göç, kentlerde insanların iş, barınma ve diğer beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle birçok toplumsal soruna yol açmıştır. Nüfusun niteliği (eğitim düzeyi, yaşlı, genç oranı gibi), toplumsal değişmeleri olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir.

Planlı bir nüfus artışı insanların ulusal gelirden daha çok pay almasını sağlayan olumlu faktörlerden biridir. Hızlı ve dengesiz nüfus artışı ise ekonomik büyümeyi önlemekte, böylece bireylerin millî gelirden aldığı pay da azalmaktadır. Hızlı nüfus artışının olduğu ülkelerde nüfus planlamalarının yapılması ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi toplumsal gelişmeye katkıda bulunacaktır. Aksi hâlde toplumlar, artan nüfusun sorunlarıyla uğraşmak durumunda kalacaktır. Bazı iktisatçılara göre “Türkiye Cumhuriyeti nüfusu 21. yüzyıl ortalarında 90-95 milyon arasındaki bir rakamda sabitleşecektir. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde düşen doğum oranlarının belli bir seviyeye vardıktan sonra tekrar yükseldiği görülmemiştir. Nüfus giderek yaşlanır.

Bir ülkenin nüfusu ömür uzadığı için yaşlanmaz, doğurganlık düştüğü için yaşlanır. Türkiye nüfus piramidinin tabanında bulunan 0-3 yaş aralığındaki çocuk sayısı azaldığı için yaşlanır. Dolayısıyla önümüzdeki 25-50 yılda Türkiye Cumhuriyeti nüfusu giderek yaşlı nüfus haline dönüşecektir. Sekizinci beş yıllık Kalkınma Planı bu gelişmeyi doğrulamaktadır. Buna göre yapılan belirleme aynen şöyledir: Genç bir nüfus yapısına sahip olan ülkemizde 0-14 yaş grubu nüfusunun payının 1995 yılındaki % 32,8 seviyesinden 2000 yılında % 30’a gerilediği, buna karşılık aynı dönemde 16-64 ve 65 ve üzeri yaş gruplarının payının artacağı tahmin edilmektedir.” 2015 yılında bu veriler aşağıdaki gibi şekillenmiştir.

2015 YILI YAŞ GRUPLARINA GÖRE NÜFUS

Genç nüfus

0-14 yaş arası genç nüfus

% 24

Yetişkin nüfus

15 – 64 yaş arası yetişkin nüfus

% 67,8

Yaşlı nüfus

65 yaş ve sonrası nüfus

% 8,2

Dünya Nüfus Artışı ve Getirdiği Sorunlar

Nüfus , gelişmiş ülkelerde % 0,5-1 civarında artarken gelişmekte olan ülkelerde ise % 2-3 oranlarında artmaktadır. Bu olgu, dünyanın demografik yapısında önemli değişmelere ve bazı sorunlara yol açmaktadır. Hâlen 6 milyar 946 milyon olan dünya nüfusunun 1 milyar kadarı gelişmiş ülkelerde, 5 milyardan fazlası da gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Hızlı nüfus artışı, gelişmekte olan ülkelerde kaynakların yetmemesine, kalkınma hızlarının yavaşlamasına, ekonomik ve sosyal sorunların artmasına neden olmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise bu artışın dünyanın sosyoekonomik dengelerini ve istikrarını bozabileceği endişesini taşımaktadır.

Yorum yapın