Toplumsal Tabakalaşma Açısından Türkiye

Sosyal tabakalaşma açısından ele alındığında Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkenin, yıllarca süren savaşların ve belli bir dönemde uğradığı işgallerin tesiriyle büyük bir yoksulluk içinde bulunduğunu, şehirlerin bile sosyal hayat tarzı bakımından köylerden farklı olmadığını görüyoruz.

Bu durum sınıflar ve tabakalar arasında esaslı bir sosyal mesafenin mevcut olmadığını da göstermektedir. Gerçi sosyal tabakalaşma piramidindeki klasik üst, orta, alt tabakalar, köylü, işçi, memur, esnaf, teknokrat gibi sınıflar her cemiyette olduğu gibi mevcuttur. Ancak bu durum tabakalaşma piramidindeki yeri ve büyüklüğü bakımından bir ehemmiyet arz etmektedir. Buna göre 1927 yılında 13.648.280 olan nüfusumuzun ancak 2.218.800’ü şehirlerde, geri kalanı köylerde yaşamaktadır. Dolayısıyla bu yıllarda piramidin en altında bulunan çiftçiköylüler büyük bir tabaka teşkil etmektedir.

Sanayisi çok zayıf olan ülkemizde henüz gelişmiş bir orta sınıf ve işçi sınıfı mevcut olmadığı gibi sınıf şuuru taşıyan güçlü bir memur sınıfı da yoktur. Bu durumda üst tabakayı yüksek bürokrat, asker, büyük arazi sahipleri, devlet ricali; orta tabakayı şehirlerdeki küçük devlet memurları ile küçük esnaf, imalatçı; alt tabakayı işsiz, köylü-çiftçi, topraksız yoksul kesim teşkil etmektedir.

Bu dönemde, Cumhuriyet öncesi tabaka sistemindeki rekabet ve çatışmadan uzak, birbirinin tamamlayıcısı ve yardımcısı olan tabaka düzenine ilişkin arzu sık sık dile getirilmekte, bu derece birbirine yakın sınıf ve tabakaların varlığı, birlik ve beraberliğin sembolü gibi görülmektedir. 10.Yıl Marşı’nda yer alan “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” mısrası bu temenninin en güzel örneğidir.

Türkiye’nin sosyal yapısında meydana gelen en büyük değişmeler; ekonomik büyüme, sanayileşme hamleleri, eğitime yapılan yatırımların sonucu olarak köylerden kentlere göçün tesiri altında cereyan etmiştir. Özellikle 1950 sonrası meydana gelen sanayileşme ve ekonomik büyüme, köylerden şehirlere göçü hızlandırmıştır. Bu dönemde şehirler büyümeye başlamış ve yeni sınıflar ortaya çıkmıştır. 1980’den günümüze kadar olan dönemde ise tabakalaşma açısından bakıldığında karşımıza şöyle bir manzara çıkmaktadır: 1980’li yıllardan sonra fabrikalar artmış, buralarda çalışmaya başlayan işçiler Türkiye tabakalaşma piramidi içinde orta kısmı oluşturmuştur. Türkiye’deki eğitim imkânlarını çocuklarına kullandıran aileler, bu tabakadan üst tabakalara da geçiş imkânı bulmuştur. Çocuklar eğitim yoluyla iyi meslekler edinebilmişlerdir.

Çocuklar da kazandıkları statülerle ailelerini tabakalaşma piramidinin yukarılarına taşımıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisadi ölçüye göre tabakalaşma piramidinde “üst tabakanın altı”nda olan memur sınıfı bugün “orta tabakanın altı”nda yer almakta, göç sebebiyle nüfusu sürekli azalan köylüler “alt tabakanın üstü”nde görülmektedir. Bununla birlikte 1980 ‘den sonra iyice büyüyen ve bugün metropole dönüşen kentlerin etrafında, bu kentlere artan göçle gelen nüfusun ve kent içerisinde yaşayan vasıfsız bireylerin oluşturduğu yeni bir tabaka ortaya çıkmaktadır.

Son duruma göre Türkiye’deki toplumsal tabakalaşma piramidi aşağıdaki gibidir.

Günümüz Türkiye’si Sosyal Yapı Piramidi

Yorum yapın