Vatandaşlığın Boyutları Nelerdir

Vatandaşlığın kavram ve kurum olarak ortaya çıkışı, Antik Yunan’da siyasal-kamusal alanın ortaya çıkışıyla eş zamanlıdır.

Aslında vatandaşlık bilincinin oluşması kent devleti öncesi Atina’da siteler arası savaşların belirlediği bir ortamda gerçekleşmişti. Bu sürecin geri planında, savaşın gereklerinin öne çıkardığı bir ortaklık vardır. Bu ortak alan, imtiyazlar ile karşılıklı yükümlülükler üzerinde yükselmişti. Yani eşitlik değil, birey ile siyasi topluluk arasındaki hak ve yükümlülüklerin karşılıklılığı ilkesi önemliydi. Bu aşamada imtiyaz ile yükümlülük neredeyse eş anlamlıydı.

Ortak karar alma sürecine katılmak, silah taşımak ve askerlik yapmak hem bir imtiyaz hem de yükümlülüktü. Rönesans’la birlikte vatandaş, sadece belirli hak ve statülerin toplamı olmaktan çıkmaya, karmaşık bir insani varlık olarak görülmeye; eğitilmiş, ekonomik bir işlev edinmiş insan kavramı öne çıkmaya başlamıştır. Kısacası, özel ile kamusal alan arasındaki ayrım yeniden belirlenmiştir. Antik Yunan’da vatandaşlığın taşıdığı siyasi-kamusal anlamlar gerilmeye başlamış, ekonomik kaygılar öne çıkmıştır. İlk kez modern liberal vatandaşlık anlayışıyla birlikte vatandaşlığın asıl olarak siyasi-hukuki bir aidiyete indirgenmesi eğilimi baş göstermiştir.

Yasa koyucu Solon. Yaşadığı dönemde Atina’da ortaya çıkan ağır bunalımları yurttaşlarının yararına koyduğu yasalarla önleyen devlet adamıdır.
Yasa koyucu Solon. Yaşadığı
dönemde Atina’da
ortaya çıkan ağır bunalımları
yurttaşlarının yararına
koyduğu yasalarla önleyen
devlet adamıdır.

Modern vatandaşlığı ulus devlet gerçeğiyle ilişkilendirmeden anlamak mümkün değildir. Bu bağlamda, modern vatandaşlık, öncelikle hukuki anlamda bireyin devletle olan ilişkisini belirleyen bir mensubiyet statüsü olarak ele alınmalıdır. Bu devlet merkezli vatandaşlık anlayışında, belirli bir siyasi egemenlik alanının içinde yaşayan herkes koşulsuz olarak vatandaş kabul edilir.

Yorum yapın