Yorum Teorisi Nedir? Dinler Biliminin Üst Yapısı

Wach Dilthey’in görüşlerini benimseyerek yorumu felsefe ile insan bilimleri (Geisteswissenshaften) arasında bir bağlantı noktası sayar. Yazdığı anlayış (Das Verstehen) adlı eserin birinci cildini yorum teorisine ayırmıştır. Burada sırasiyle Wolf, Ast ve Boeckh gibi klasik filologlar, Schliermacher gibi teologlar ve W. Von Humboldt gibi bilginlerin sistemleri yer alır.

Wach verdiği her örnekte, keskin bir görüşle yorum teorisi ve felsefi temayül arasındaki münasebeti belirtmekten geri kalmaz.  Kiıabın ikinci  cildi ünlü ilahiyatçıların verdikleri 14 örnek içinde teolojik yorumu inceler.

Schliermacher ve bir kaç başka yazardan sonra Giriş kısmında Wach Din kadar Sanat ve Edebiyatın da tam uygun bir yorumu olup olmayacağını araştırır. Kutsal Kitaplar (Ecriture Sainte) ın türünde tek (Suigenetis) olmaları özel bir yorumu gerektirince yazar, böyle bir eseri inceleyen bir disiplinin hangi anlamda bir bilim sayılabileceğini araştırır. Üçüncü Cilt, tarihçilerin yorum teorilerine ayrılmıştır. Bunların belli başlıları Ranke ile Droysen’in teorileridir.

Wach’ın yorum teorisine karşı gösterdiği bu ilgi yorumun dış ilke ve kuralları ile sınırlı değildir. Dinin tam ve tüm olarak  anlayışına  kadar  gider. Üstad bu konuda şu dört temel ilkeye işaret etmektedir:

  • Olay ve olguların anlayışlı bir deskripsiyonu
  • Tarihi ve sosyolojik bir açıklama
  • Sınıflandırma tekniği
  • Psikolojik bir anlayışın zorunluğu

Wach bilimsel çalışmalara koyulduğu günden başlayarak dinler bilimi kadrosu içinde yorum meseleleri ile uğraşmıştı. Dini iyice anlamak için dış bir görünüşten hareket etmenin mümkün olup olmadığı sorusunu kendi kendine soruyordu. Acaba bir dinin esası o dine mensup olmayan bir kimse için bilinemeyecek kadar güç bir şey midir? Acaba bir müslüman din uzmanı Hristiyan dinini bilimsel  bir  araştırma  konusu  yapabilir  mi?  Yapabilirse bu müslümanın kendisine yabancı kalan olaylar üzerinde ne dereceye kadar hüküm yürütebilir?

Wach Anlayış (Das Verstehen)  adlı  eserinde  anlayışın  insan  kesafeti ile mümkün olduğunu ve anlama eyleminin insanların birbirleriyle görüşmelerinden sonra gerçekleşebildiğini ileri sürüyordu.

Bu bakımdan anlayış, toplumsal bir olgudur. Hiç bir deskripsiyon, tek başına hu işi başaramaz. Bu konu Felsefe, Mantık ve bilgi teorisi (Epistemologie) ile ilgilidir. Anlayışın ve metafizik temelinin şartları kadar, sonuçlarını da göz önünde tutmak gerekir. Psikoloji ruhi hayatın tümü içinde anlayışın yerini arar ve anlayışı hayat tecrübelerine bağlamak amacıyla insandaki gelişmeyi araştırır.

Fakat burada en önemli yeri Dilbilgisi tutar. Çünkü dil insanlar arasındaki fikir alış verişinde en kesin araç ve mekan ve zaman içindeki fikir akımının en doğru yoludur. Biraz daha ileri giderek denilebilir ki bir kimseyi anlamak onun dilini bilmekle mümkündür. Dil zihnin yaratıcı bir eylemidir.

Bunun gibi beyan tarzı (Elocution) düşünceyi yapan organ olarak tanımlanabilir. Dil, onu yaratan milletin zeka ve zihniyetinin bir dış görünüşüdür. Filoloji’nin Dinler Bilimindeki önemi bundan ileri gelir. Öte  yandan  Wach her vakit Huınbolt ve Dilthey ile birlikte ferdi anlayış üzerinde durur.

En manalı yön, anlayış problemlerinin bir sınır ve derece meselesi olmasıdır. Bu konuda Wach şöyle yazar: (… her anlayışta iki faktör birleşir. Bu faktörlerden biri subjektif yorumdur ki bu yolla bir deyimin Psikolojik anlamı bulunur. Bu da onu ilk defa söyleyene kadar götürmek suretiyle yapılır. Öteki faktör, objektif yorum olup yorumu gereken ifade, olduğu gibi alınarak ondan mana çıkarılır.

Objektif yorumun üç şekli vardır.

  • Teknik Yorum: Burada yorumu gereken deyim veya anlatımın malzeme ve unsurları çözümlenir.
  • Türsel Yorum: (İnterpretation Generique) Burada incelenen şeyin tertip ve şekli üzerinde durulur:
  • Tarihi ve Sosyolojik Yorıım: Burada Tarihi ve Sosyolojik olayların gelişmesi söz konusu Bu yorum olayların gelişmesini aydınlatmağa çalışır. Sanatın yorumunda, bir yandan yorum, öte yandan değer verme eylemleri birbirine sımsıkı bağlanmıştır. Mesela, Hukukun yorumunda ve daha bir çok hallerde durum böyledir. Dinin yorumunda, bir dini demeçteki anlamın tarihi karakteri bilinmeden o demecin anlaşılıp anlaşılamayacağı sorusu akla gelebilir.

Kendi dinimiz dışındaki bir dinin anlaşılması 4 şarta bağlıdır.

  1. O din hakkında mümkün olduğu kadar fazla bilgi
  2. Konu üzerinde tam uygun bir duyarlık ve titizlik göstermek.
  3. Tasarı hazırlamada doğruluk.
  4. Kutsala ilişkin kişisel tecrübe.

Mutlak olarak objektif bir anlayışa varmak imkansızlığı karşısında Dinler Biliminin amacı, hiç olmazsa etraflıca dinin anlaşılması olmalıdır.

Yorum yapın