İbadetin Birleştirme Gücü (Pouvoir integrant de culte)

Burada dini tecrübenin pratik anlatımı olan ibadetin sosyolojik anlamları inceleme konusudur. Zihni bir nitelikte olan iman, grup veya fertleri daha geniş bir cemaat içinde ayrımlaşma ve ayrılmaya götürürken ibadet dini kurumu kurmaya, birleştirmeye ve geliştirmeye yarar. Underhill ibadetin dini benciliği yendiğini ve sosyolojik ve mezhebi bölünme ve ayrılmaları önlediğini büyük bir anlayışla söylemektedir. İbadet, ayin ve dini törenler ayın merkezi tecrübeye dayanan kimseleri  birbirine  bağlar  ve birleştirir.

Bu olay  ilkel dinlerde  daha açık  olarak görülür.  Profesör  Bronislav Kaspar Malinowski, ibadet, ayin ve tören olarak görülen eylemlerde yaratıcı elemanlar görmekte ve bu  amaçla  yapılan  toplantılardan  en  kutsal  eylem ve işlemlerin cereyan etmekte olduğunu savunmaktadır. Şüphesiz, namaz kılmak, kurban kesmek, Tanrıya şükretmek ve yalvarmak  için  bir  araya gelen müminler ibadet, ayin ve törenlerin en güzel örneklerini verirler.

Malinowski, ilkel toplumlardaki ibadetin, genellik ve dini inançla toplum teşkilatının karşılıklı münasebetleri bakımından en az ileri dinlerdeki kadar belirgin olduğunu söyler. Soy, sop, uruk ve ulustan hangisi söz konusu olursa olsun en ilkel ibadet, ayin ve törenler bile grubu birleştirmeye yardım eder.

Hiçbir teolojik doktrin, dini tören ve menseklerin yaptığı tesiri yapamaz. Dr. Pratt Hinduizmin tanınmış bir kolu olan Arya Samaj gibi büyük ölçüde rasyonalist olan bir grupta hile ibadetin kuvvetli etkilerini görmüştür. Çağımızın en önde gelen bir sosyolog ve filozofu olan G. H. Meade göre ibadetin tam olarak aklileştirilmesi imkansız olup içinde sakladığı sırlı değerler  vardır. Bununla beraber o her vakit içinde bulunduğu şekil ve toplumsal ortamda muhafaza edilegelmektedir.

İbadet,  kurban  ve  dini tören, yalnızca  ona  katılanların tecrübelerini açıkça   anlatmakla   kalmaz,  aynı  zamanda   grubun  teşkilat   ve zihniyetini tayin etmeye ve ona şekil vermeye de yardım eder. Underhill Hıristiyan kilisesinde    toplu     tapınma    konusunda     üç     tip    tespit     eder: Ortaklaşa bir sükut, Önder, imam, papaz, haham ve  yardımcılarının  grup  adına  yaptıkları tapınma eylemleri ve her müminin katıldığı ayin, tören ve litürji eylemleridir.

İlkel bir toplumda teorik bilgilerin sayısı pek azdır. Amerika Yerlilerinden Kara ayaklılar (Pieds-Noirs) veya karga (Corheau) ve benzeri uruklar çok az bir dünya görüşüne sahiptirler. Her türlü panteon fikrinden yoksundurlar. Kutsal bilgiler çok kez büyücü, hoca, papaz ve haham  gibi din işlerini yürütmekten birinci derecede soruınlu kimselerin biricik iş ve imtiyazlarıdır. Grup bir bütün olarak  çok az  din  töreni yapar.  Fakat   grubun devamlılığı hu popüler törenlere bağlıdır. Tarımla uğraşan toplumlarda ve genel olarak, köylüler arasında teorik din bilgisinin az ve kıt olmasına karşılık ibadet konusundaki ilgi ve eylemleri göze çarpacak kadar belirgindir.

Tapınma eylemleri zamanla daha ince ve karmaşık bir hal alınca büyük ölçüde bir uzman ihtiyacı baş gösterir.  Böylece  ilke ve  uygulamada  bir takım tapınma eylemlerini başkalarından ayırmak ve bazı menseki  ve litürjik görevleri yerine getirmek üzere din adamlarından kurulmuş bir heyet meydana gelir. Bu kimseler gün geçtikçe Diyanet İşlerini fiili inhisarları  altına aldılar. Bu suretle yavaş yavaş Ruhban (Sacerdoce) denilen bir sınıf teşekkül eder. Bunlar İsrail, Mısır, Yunan, Meksika, Çin ve Japonyada olduğu gibi başlangıçta aile babası (Paterfamilias), önder, başkan, memur ve kıralların yapmakta oldukları dini işlem ve görevleri Üzerlerine alırlar .

İbadetle ilgili önemli görüşler ve ferdi doğrudan doğruya grupla  münasebete getiren an ve zamanlar üzerinde durulur.  Bunlar  aile için  doğum,  erginlik,  evlenme, savaş, av ve benzeri, tek ve toplu çalışma için büluğ çağı ve gruptan ayrılma  için  de  ölüm  olaylardır.  İlkel  insanın  hayatında  hiçbir  iş  ve  eylem yoktur ki din damgasını taşımasın. Şüphesiz din  bütün  toplumlarda  en önemli bir etkendir. Din her türlü toplum ve aile münasebetlerine, en basit çalışmalara ve günlük işlere kadar girer.  Kısacası ilkel insan  yaşayışında her   işlem   ve   eylem   dini   mensek   ve   yasaklarla   az   çok  sınırlanmış ve denetlenmiştir.

Tapınma ilkel toplumlarda birinci derecede bir  birleştirme etkeni ve birliği anlatma konusunda başta gelen bir faktördür. Bu görüş kültür gelişmelerinin daha yüksek  seviyelerinde  hile  doğrudur.  İsrail, Yunan, Roma, Hint, Çin, Meksika ve Eski Doğunun  şehir devletlerinde özel ve genel tapınmalar iman ve doktrinden daha çok yaşayış ve davranış birliği sağlıyordu. Bugün eğer Doğu Roma, İngiliz Katolikliği, Budizmin Mahayana kolu Hinduizm, Parsizm, Yahudilik ve İslamlığın bazı dallarında dinin ibadet yönlerine önem veriliyorsa bunu kısmen tapınma yahut din törenlerinde  saklı  birleştirme  gücünün  anlaşılmış  olmasına   yormak gerekir. Bu kanı ve anlayış bütün din kurucularında layık olduğu ifadeyi bulmuştur. Bunun en tipik örneği, Konfuçyusta ve onun konuşmalarını saptayan seçme eserler (Analectes)inde bulunur .

İbadetin birleştirme gücü, geçici veya sürekli bir teşkilatın  kurulması ile gerçekleşir : İlkel toplumlar arasında ve Yunanistan’da yer alan sır cemiyetleri (Societes a Mysteres)   ve   gizli  dernekler,   Romanın   kardeşlik   dernekleri bütün dünya dinlerinde özel ve genel tapınma görevlerini yerine· getirmek üzere kurulmuş olan Lonca, Tarikat, Ahilik, Fütüvvet gibi ad taşıyan dernekler ve bir merkeze bağlanmış olan grup, kahile ve siteler konfederasyonu hu türlü teşkilatın örnekleridir. Bu Konuda Bayram şenlikleri (Festivals) ve haç tavafları olağanüstü fırsatlardır. Çünkü buralarda yıkanma, temizlenme {taharet), yalvarma, adama (Voeu), sunma (Ofrande), kurban kesme, dini tören, törensel yürüyüş (Processions) gibi çeşitli tapınma eylemleri arasında sıkı bir bağlılaşma görülür. Bütün hunlar din tarihçisi kadar Din sosyoloğunun da özellikle ilgilendiği konulardır. Bu türlü teşkilatın özel bir maksatla toplanmış olan mensuplarının zihniyet ve tutumu  üzerindeki etkiler  ve genel olarak din üzerinde yarattığı birleştirici ve bütünleyici sonuçlar  kolayca tasavvur edilebilir.

Bununla beraber kültür anlatımlarında olduğu kadar dini şekillerin yorumlarında da bir ipham bulunduğunu kabul etmek gerekir. Bu belirsizlik ve müphemiyet dinin pratik anlatımı olan tapınmada da vardır. Doktrinler ancak onların anlam ve önemini açıklayan kesin tanımlarla korunurlar. Öte yandan tapınma eylemleri çeşitli yorumlara yol açabilir. Bu sebepten rastgele ve maksatlı olarak başka başka amaçlara hizmet ederler. Bu türlü karmaşık sebeplilik örneklerini Puehlo Medeniyetinde bulmaktayız. Amerika Yerlilerinden Zuni uruğunda ev yapma eylemi Hasat dolayısıyla yapılmakta olan din törenlerinin bir parçasıdır. Bu vesile ile yapılan tören zenginlerin toplumsal ödevlerini yerine getirme ve toplumu birleştirme ve kaynaştırma mekanizması olan mal ve mülk dağıtımı için bir fırsattır. Bu gibi örnekler her din tarihinden alınacak misallerle sonsuz olarak çoğaltılabilir. tapınma eylemleri hu kadar kolaylıkla geniş, yeni ve belki de birbirine karşıt anlamlara bürünse hile büyük bir ayrılığa yol açmaz. Buna karşılık yorum farkları çatışma ve uyuşmazlıklar yaratabilir.

Bilindiği üzere san at dini ilham sayesinde beslenir ve gelişir. Tezyin sanatları gibi görünürde dini sanılmayan buluşların hile kök ve başlangıcı nın dini ilhamda olmadığını ispat etmek çok güçtür. Güzellik ve dansta hiçbir eye irca edilemeyen bir zevkin varlığı inkar edilemez; ancak SANAT SANAT İÇİNDİR (l’Art pour l’art) önermesi çok geç varılan bir sonuçtur.

İlkel ve doğulu dinlerin epik, dramatik ve lirik edebiyatında resim, mimari, müzik ve dansın tapınma ile ilgili bir başlangıç; ve anlam taşıdığı açıkça  farkedilir.  Burada  “sanat  sanat  içindir”  anlatımı   nisbeten  küçük bir rol oynar. Batı Aleminde sanatın başlangıç şartlarından, yani din etkisinden kurtulması Rönesansla haşlar. Sanatın yaratıcılık niteliği başlangıçtaki amaçlarını muhafaza ettiği müddetçe bunun dini gruplar üzerindeki birleştirici ve kaynaştırıcı etkisi ölçüsüz denecek derecede büyüktür. Bunu anlamak için Dionizos sırların m yorumunda Yunan Dramının oynadığı rolü, İslamda Alevilerin elem ve  acılarını dile getiren  Şia dramının rolünü,  Hint ve Yunanın büyük kahramanlık destanlarını, Çin,  Tamul ve  İran  lirizmini düşünmek kafi geldi. Bu konuda birle sanat yapılarıyla pratik olarak bütün ileri dinlerdeki tapınma yerlerinin (Havra, kilise ve camiler gibi tapınaklar) artistik yapı ve dekorasyonunun yarattığı etkiye ve klasik kilise müziğinin Hristiyanlıkta oynadığı birleştirici rol ve taşıdığı anlam ve öneme işaret edilebilir. Böylece bu türlü faaliyetlere yardım etmek ve onları geliştirmek amacını güden teşkilatın çok çeşitli olduğu meydana çıkar. Bunların din ve kültür hayatı üzerinde büyük etkileri vardır.

Yorum yapın