Birey ve Toplum

Sosyologlar, ağırlıklı olarak toplumun birey üzerindeki etkisine yoğunlaşırlar ve genel eğilim itibariyle de bu süreçte topluma öncelik tanırlar. Bu durum özellikle pozitivist geleneğin temsilcileri için geçerlidir.

Ancak bu geleneğin karşısında yer alan -başta sembolik etkileşimciler olmak üzere- toplumdan ziyade bireye ve küçük gruplara öncelik veren sosyologlar da vardır. Uzun yıllar İngiltere başbakanlığını yapan M. Thatcher, bir konuşmasında

Acaba Thatcher’ın ima ettiği şekilde toplum bir illüzyon mu? Toplum dediğimiz şey sadece bireylerin toplamından  mı ibaret? Eğer öyleyse, bireyi inceleyen bilim dalı olan psikoloji, sosyolojinin görevini de üstlenmeye yetmez mi? Eğer bireyler istedikleri her şeyi yapabilselerdi -cinayetler dahil- her türlü sapkın davranışı sonuçta kabul etmek zorunda kalmaz mıydık?

Sosyolojik hayal gücünü (sociolocigal imagination) açıklarken Mills’in belirttiği şekilde, bireysel gibi gördüğümüz bir çok sorunun aslında toplumsal bir temeli olduğuna tanık oluruz. Ya da etrafımıza biraz daha dikkatli baktığımızda, son derece organize insan grupları tarafından çevrelendiğimizi fark edebiliriz.

Sosyologların işi, toplumun bizi nasıl etkilediğini ve bizim kendi kaderimiz için ne yaptığımızı araştırmaktır. Bazı sosyologlar sosyalleşme sürecine vurgu yaparak, insan davranışının sadece bireysel eylemlerle veya kişisel seçimlerle; yani özgür irade ile açıklanabileceği fikrini reddederler. Toplumsal faktörlerin birey üzerindeki etkisini anlamak bakımından Durkheim’ın İntihar adlı eseri son derece önemlidir.

Yorum yapın