Küreselleşme Nedir

Küreselleşme, dünyanın tek bir mekân olarak algılanabilecek ölçüde sıkışıp küçülmesi anlamına gelen bir süreci ifade etmektedir.

Bireyler yaşam biçimleri, tüketim alışkanlıkları ve beklentileri ile belli bir kültüre olan aidiyetlerinden kopartılarak küreselleşmenin tek bir mekân haline getirdiği dünya köyünün bireyleri hâline getirilmektedir. İnsanlar çeşitli sebeplerden dolayı doğup büyüdükleri köylerden, kentlerden, hatta ülkelerden koparak kendileri için bilinmedik yeni ilişkiler, yalnızlıklar, dolayısıyla yeni dayanışma arayışları doğuran diyarlara doğru yola çıkmışlardır.

İnsanlar kendilerini içinde bulundukları yalnızlık ve ezilmişlikten kurtaracak bağlar aramaya, eğer bağlantı kurabilecekleri güçlü millî ve kültürel dayanakları varsa “yüce bir ulusun üyesi olmak” bilincini yükseltmeye yönelmişlerdir. Diğer yandan gündelik yaşam pratikleri içerisinde yeni karşıtlıklar ya da etkileşimler içerisine girmişlerdir. Bir taraftan küreselleşmenin getirdiği tehditler ve yeni imkânlar, bir taraftan da kendilerini tanımlayabilecekleri ve güvenebilecekleri kimlik mekânları olarak milliyetçilik hareketleri güçlenmeye başlamıştır.

Küreselleşme sürecinin iki yüzü vardır: Bir yüzü evrenselleşme, diğer yüzü yerelleşmedir. Küresel akışkanlığın yarattığı karşılaşmaların şiddeti karşısında, küresel olan karşıtını/yereli yaratır, sonra onu içine almaya/ yutmaya çalışırken kendisi de yerelleşir. Küreselleşme süreci; evrenselleşme (benzeşme) ve yerelleşme (farklılaşma) yönünde iki dinamiği bir arada barındıran, ikisini etkileşime geçiren, sonuçta ikisini de dönüştüren bir süreçtir.

Küreselleşmenin Beraberinde Getirdiği Temel Gelişmeler

OLUMLU YÖNLER

  • Dünya çapında yüz binlerce çeşit yeni iş imkânları yaratılmıştır.
  • Haberleşme ve iletişim imkânları daha geniş kitlelere ulaştırılmıştır.
  • Kredi ve yatırımlarda ciddi artışlar görülmüştür.
  • Enerji, haberleşme altyapıları kurulmuştur.
  • Eğitim verilmek suretiyle beşeri kaynaklar etkinleştirilmiştir.
  • Çalışma koşullarında iyileşmeler sağlanmıştır.
  • Hukuka, mülkiyete, insan haklarına saygılı yönetim tarzları yaygınlaşmıştır.
  • Sivil toplum kuruluşları ve bunlar arasındaki ilişkiler ve dayanışma ruhu gelişmiştir.
  • İnsanlığın ortak değerleri oluşmaya başlamış, insan ve onun eserleri, yani kültür ve uygarlık yeni baştan anlamlandırılmıştır.
  • Sağlık alanında birçok hastalık ülkelerin iş birliği ile yenilmiş, bebek ve çocuk ölümleri azalmıştır.

OLUMSUZ YÖNLER

  • Büyük ve uluslararası çalışan şirketler ön plana çıkmıştır.
  • Ucuz emeği kullanan, yerel şartlardan yararlanan bir sömürü düzeni getirilmiştir.
  • Rekabet; yoksulun sermayesi olan emeği, rekabet faktörü hâline getirmiştir.
  • Küresel zenginleşmeye karşılık gelirler belli kesimlerde toplanmıştır.
  • Son 10 yılda yoksul sayısı artarak 1.3 milyara ulaşmıştır.
  • Ticaret hacmi artarken ticarete hep Batılı zengin ülkeler yön vermiştir.
  • Âdetler, gelenekler, yerel ve ulusal algılamalar erozyona uğratılmıştır.
  • Ulus devletin varlığı tehdit ve risklerle karşı karşıya kalmıştır.
  • Geleneksel yapının aşınması toplumsal çöküntülere yol açmıştır.

Küreselleşme Olgusu Karşısında Halk Kültürü

Her millet hatta her uygarlık dil, kültür, tarih mirasıyla dünyada yerini alır. Bireylerin kökleşmesi ve toplumsallaşması, bu mirasın içinde gerçekleşir.

Kültür mirasları geçmişin tanığıdır, bu yönüyle geleceğin şekillenmesinde etkendir. Halk kültürü toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üslenir, halkın kendi kültürüyle yabancılaşmasını önler. Halk kültürü ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli işlevleri vardır. Halk kültürünün küreselleşme etkisiyle halkla bağları zayıflamaya başlamış ve kendi kaynaklarının yanı sıra yabancı kaynaklarla beslenmeye başlamıştır.

Halk kültürü, kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Halk kültürü, toplumsal ve kültürel birlik oluşturan ortak ve kültürel özellikler bulunan toplulukların ürünleridir. Toplumun sosyoekonomik dinamiklerini ortaya çıkarmakta, milletin kültür birliğini sağlamaktadır. Milletleri diğer milletlerden ayıran kültürel özelliklerin esası halk kültürüdür. Halk kültürü, özü gereği statik değil dinamiktir. Gelenek, zaman boyutunda bir başka geleneğe dönüşür. Belli bir kültür içinde oluşur ve canlılığını sürdürür.

Türkiye hızlı bir kültürel değişim ve gelişim süreci yaşamaktadır. Halk kültürü ürünleri kültürel yapımızın, yaşama biçimimizin en iyi tanıkları ve taşıyıcılarıdır. Anadolu kültürünün çeşitliliği halk kültürü ürünlerine büyük bir zenginlik sağlamıştır. Yaşanılan son elli yılda, çağlar boyu süren kültür ikiliği hızla ortadan kalkmaktadır. Günümüzde halk kültürü yeni ortamlara, yeni şartlara uyum göstermeye, gelenek dışı düşüncelerle beslenmeye başlamıştır. Bu olgu geleneksel kültürü de etkilemiştir.

Yorum yapın