Kurumların Dönüşümleri

Gerçekte kurumlar yaşarlar yani durmadan değişirler, eylem kuralları birbirini izleyen zamanlarda ne aynı şekilde anlaşılır ne de uygulanırlar. Hâlbuki onları dile getiren formüller ebedî olarak aynı kalır.

Yaşayan kurumlar, çeşitli zamanlarda oluşan, işleyen ve dönüşümlere uğrayan biçimiyle toplumsal olgular oluşturur. İnsanlık tarihi, sonsuz fakat gelip geçici kurumsal değişme dizilerinden oluşmaktadır. Toplum analizleri konusundaki en şaşırtıcı, bilinemez problemlerden biri bu kurumsal değişmenin nasıl açıklanacağı sorunudur. Bu konuya o kadar dikkat edilmesine, ilgi gösterilmesine rağmen herhangi bir sosyal durumdaki değişmenin yönünü ve derecesini tahmin etmeye, önceden kestirmeye yarayan uygun bir tarih kuramı   geliştirilememiştir.

19. yy.da tulumbacılar
19. yy.da tulumbacılar

Kurumlar,  bireylerin amaçlarıyla uyum içinde olduğu zaman, denge kurma eğilimindedir  ve bu nedenle mevcut kurumlarda bir değişmeye, reforma gitmek yönünde çok az bir eğilim vardır. Grubun durumundaki herhangi bir değişmenin bu dengeyi tahrip etmesi ve sosyal değişmeyi gündeme getirmesi olasıdır. Böylesi bir tahribat, örneğin savaşla, teknik keşifler, doğal kaynakların tüketilmesi, göç ve iklim değişmeleriyle ya da diğer toplumlarla ilişki kurulmasıyla başlatılabilir.

Bu değişmelerin sonucu olarak yeni davranış biçimlerinin ortaya çıkması olasıdır. Örneğin mekanik keşiflerin bir sonucu olarak yeni teknikler üretim metotlarına uygulanır ya da göçün bir sonucu olarak konut tiplerinde yenilikler olur. Öte yandan bazı kurumlar değişmenin tohumlarını içinde barındırır. Örneğin geniş ailelere büyük önem verilen bir toplumda, ailevi kurumları dönüştürmek, düzeltmek kaçınılmaz nüfus büyümesiyle de pekiştirilmiştir.

Kuşkusuz ki kurumların evrimi kendiliğinden ortaya çıkmamaktadır. Bunun için birinci olarak bireyler ve örgütlü grupların aktif ve yoğun çabaları gerekir. Daha iyi oluşturulmuş ve kurulmuş bazı kurumlar ise birbirine güçlü olarak bağlandığı için değişememekte, kolayca ve hızla çözülememektedir. Kurumlarda değişmeye yol açan herhangi bir hareket, topluluğun önemli bir kısmının tepkisi ve direnciyle karşılaşacaktır. Bu direnç muhtelif kaynaklara sahiptir.

Bunlardan ilki topluluğun davranışını yeni, biçimlenmemiş örüntülere uygun olarak düzenlemede isteksiz olması, ikincisi her bir kurumun değişmeye maruz kalan bireylerin eğilimleri tarafından belirlenmesidir. Mesela dinsel kurumlardaki bir değişme din adamlarının, eğitim pratiklerinde bir değişme ise öğrenci ve öğretmenlerin tepkisine yol açabilmektedir. Üçüncüsü ise kurumların yaptırım güçleri vasıtasıyla bireyler üzerinde kontrol uygulamasıdır. Birey kurumun kutsal, dokunulmaz olduğunu, kurumun sona ermesinin kendilerinin de sonu olacağını düşünmektedir. Kurumsal değişmenin hızlanmasına, güçlü bir direnişle karşı çıkılmaktadır.

Yorum yapın