Hayat Boyu Sosyalleşme

Sosyologlar için yaşam akışının sürekliliği ve farklı dönemlerde bireylerin tecrübe ettikleri sosyalleşme biçimleri önemli bir konudur.

Sosyalleşme sürecinin birbirini takip eden dört döneminden söz edebiliriz. Bunlar çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemleridir.

Çocukluk, sosyalleşmenin en yoğun olduğu dönem olması ve etkisini hayat boyu sürdürmesi bakımından diğer dönemlerden ayrılır. Bu dönemde bireyler, anne babanın ve eğitmenlerin kontrolü altında, yaşadıkları toplumun sosyokültürel yapısına uygun olarak temel davranış kalıplarını ve toplumsal rollerini model alma yoluyla öğrenmeye başlarlar.

Gençlik dönemi de sosyalleşme açısından önemli bir dönemdir. Büyük ölçüde problemli bir süreç olarak yaşanır. Çünkü bireyler gençlik çağında yavaş yavaş anne babalarından bağımsız bir şekilde yaşamaya ve karar almaya başlarlar. Bu da gençlik dönemi sosyalleşmesinin gerilimli bir süreç olarak yaşanmasına neden olur. Birçok tutum ve davranış çocukluk yıllarında şekillenmiş olsa da bireyler gençlik döneminde zihinsel ve ruhsal olgunluğa erişirler ve çocukluğun küçük dünyasından gençliğin ufuk açıcı geniş toplumsal etkileşim alanlarına dâhil olurlar.

Aileden bağımsız karar alma, bir kimlik ve kişilik oturtma çabasının yarattığı gerilimlerin yanı sıra gençlik dönemi geleceğe dönük seçimlerde bulunma arefesi olması bakımından da önemlidir. Fakat bu dönemde çocuklukta olduğu gibi tek yanlı bir sosyalleşme süreci yaşanmaz, gençler bir yandan toplumun belirlemiş olduğu sınırlar içerisinde hareket ederken diğer yandan kişisel tercihlerine göre yetişkinliğe doğru bir rota çizerler ve böylece içinde yaşadıkları toplumun değişim dinamiği olurlar.

Yetişkinlik dönemi, bireylerin gençlik döneminde aldıkları kararların bir kısmını hayata geçirip hedeflerini gerçekleştirdikleri, bir kısmını da terk ettikleri bir dönemdir. Yetişkinlikte bireyler çocukluk ve gençlik dönemlerinde olduğu gibi yaş kategorileriyle değil toplumda işgal ettikleri sosyal konumlara ve sosyal ilişkilere göre tanımlanırlar. Dolayısıyla yetişkin sosyalleşmesi yeni sosyal ilişkiler, sosyal konumlar ve meslekler aracılığı ile gerçekleşir. Yetişkinlik dönemi yaşlılığa kadar uzanan en uzun sosyalleşme dönemidir.

Yaşlılığın genel kabul görebilecek yaş sınırlarından söz edilemez. Sosyalleşme bağlamında sosyolojik açıdan bakıldığında yaşlanma olgusu, bireylerin toplumu yönlendiren ana ilişkilerinin dışına çıkması olarak tanımlanabilir. Mesela emekli olan biri sosyolojik açıdan yaşlı olarak kabul edilebilir. Çünkü emekli olarak iş gücünden çıktığı için yaşamı, yetişkinlik dönemine kıyasla sosyal ilişkiler açısından daha yoksuldur. Fakat bu tespit modern toplumlar için geçerlidir. Çocukluk dönemi ile ilgili olarak vurgulandığı gibi yaşlılık da modern toplumlarda sosyolojik bir sorun oluşturmaya başlamıştır. Mesleki işlevsellik ve güce dayalı ilişkiler çerçevesinde kurulan modern hayatta zorunlu olarak toplumsal hayatın dışına itilmiş bireylerin nasıl sosyalleşeceği meselesi sosyoloji ile sosyal bilimlerin kesişme noktası olmuştur.

Yorum yapın