Zümre Cemiyeti: Toplum hayatının ana şekillerinden olan Cemaat, cemiyet ve egemenliği inceledik. Şimdi bunlardan daha karmaşık olan sınıf cemiyetlerini ele alacağız.
Bu şekillere geçiş egemenlik yoluyla gerçekleşmektedir. İster iki karşıt grubun birleşerek tabakalaşmasından isterse aynı grubun iç sebeplerle ayrımlaşmasından meydana gelsin egemenlik sürecinden yeni bir sosyal yapı doğar. Bu türlü bir birlik sağlayan imanlar tek bir kader ve yaşayışı paylaşacak yerde aynı ayrı alemlerde yaşamaktadırlar. Bu duruma göre toplum yapısı, tek katlı değil bir kaç katlıdır.
Fertler ayrı ayrı katlarda yaşayan gruplardan birine mensuptur. Fert bu gruplardan birine katıldıktan sonra toplumsal bir tüzüğe (stalliye) kavuşabilir. Böyle bir modeli kavramak için iki noktanın açıklanması gerekir: Birinci nokta katlar, ikinci nokta bu kat· lan bütün binaya bağlayan iç kanunlar. Birinci nokta, ferdi zümresine ve toplumsal tabakasına bağlayan ölçütü (kıstası) bulmayı gerekli kılar; ikincisi ise heteroj en parçaları daha yüksek bir birliğe çevirecek olan birleştirici ve ayırıcı ilkelerin aydınlatılmasını gerektirir 1•
Zümre Cemiyetinde, zümreler aynı ana yapı içinde tıpkı çeşitli katlarda yaşayanlar gibi farklı hukuk durumları dolayısıyla öteki tabaka veya katlardan ayrılan kısmi gruplardır. Böyle bir cemiyet üyesinin, binanın bütün katlarında yaşayan insanlarla paylaştığı bazı hakları vardır. Fakat onun asıl davranış ve yaşayış şartlarım belli eden hukuki durumu mensup olduğu zümrenin yani aynı katta yaşayanların aynıdır. Zümreler arasındaki hukuki durumlar birbirinden çok farklı olursa daha iyi durumdaki zümrenin haklarına imtiyaz adı verilir. Bu takdirde her zümre için bir alt veya üst tabaka veya kattan söz açılabilir.
Zümre Cemiyeti hukuk Devleti (Rule of Law) ilkelerinden büsbütün başkadır. Çünkü Hukuk Devletinde toplum binasında yaşayan bütün üyeler eşit haklardan faydalanır. Bu türlü yönetim hiç olmazsa hukuk alanında imtiyaz tanımaz. Bunun gibi hu türlü yapılar, ana şart olarak hukuk devleti kavramına dayanan çağdaş Demokrasi anlayışına aykırıdır.
Fransız devriminden önce çeşitli zümre (Asilzade Rühnan ve Burjuvazi) lerden kurulmuş Eski Rejimi (Aneien Regime), patriçi ve pleb ayırımına dayanan Romanın Devlet yapısı ve Hindistanda Brahmanlara imtiyaz tanıyan teşkilat bu türlü Zümre Cemiyetinin tipik örnekleridir.
Askerlik, rahiplik, siyasal önderlik ve hüyük toprak mülkiyeti son zamanlara kadar bir imtiyaz sayılmakta idi. Bu akımın tersine birde yukarı sınıf imtiyazı yerine aşağı sınıf ve zümrenin imtiyazı vardır: Bazı toplum faaliyetleri ve bir takım işler yüksek zümrenin yapmayı bir aşağılık saydığı şeylerdi. Mesela ticareti ve para işleriyle uğraşmayı soylu, asker veya rahipler aşağılatıcı görmekte ve hunları aşağı saflara bırakmakta idi. Öyle ki, bir bakıma, bu gibi iş ve görevler bu aşağı zümrenin imtiyazları arasında idi.
Zümre Cemiyetinde her zümrenin bir görevi ve hu görevi karşılamak üzere hazı ahlak ve davranış yasaları vardır. Bunlar zümreden zümreye değişir. Bir amele ile bir kunduracının, bir asilzade ile burjuvan görüşleri arasında derin farklar vardır.
Zümre Cemiyetinin iyice anlayabilmesi için yapı kanunlarına bağlı olan üç sürecin açıkça bilinmesi gereklidir.
Birinci Süreç: Zümrelerin tekelci olmasıdır. Bunun böyle olması pek tabiidir. Çünkü ötekilerden daha çok imtiyazı olan zümre bu durumu devam ettirmek için ötekilerin bu imtiyazları öğrenmesini istemez. Zümreler arasındaki sınırların keskin çizgilerle kapalı tutulmasına çalışılır. Bölümler su sızmayacak derecede kapalı olduğu yerlerde bir KAST (Caste) sistemi meydana gelir. Hindistandaki durum bu sisteın.in tipik bir örneğidir. Bir kasttan ötekine geçmek tamamen imkansızdır. Zümreler arasında yer altı faaliyetleri vardır. Yani aşılmaz gibi görünen sınırlara rağmen zümreler arasında bazı kaymalar vardır.
Öte yandan yukarı zümreler kayıpları telafi veya egemenliği elde tutmak için devamlı olarak aşağı zümrelerden takviye görmek ve aşılamalarla dip diri kalmak zorundadır. Yalnız bu aşılama veya takviye edilme olayı bir taktik ve metot işidir. Burada bir yandan yukarı zümrenin kapalılık ve imtiyazlarına halel getirmemek, öte yandan yararlı olan her şeyi içine almak gibi ikili bir amaç güdülür. Bunun örneğini Eski Romada Patriçilerin Plcblerden aldıkları takviye ve aşılamalarda görmek mümkündür. Burada gözetilen nokta bu aşılamaların zümreyi sarsmaması ve gevşetmemesi, ter• ine perçinlemesidir.
İkinci Siireç, aşağı zümrelerin yukarı zümreler imtiyazlarına karşı cephe almış olmaları olaylarıdır. Bu hareketin önceki aşılama veya takviye görmeden olan farkı meydandadır. Zira birinci hareket yukarı zümrenin isteği ile gerçekleşir. Halbuki bu son hareket onların arzusu dışında zorlayıcı bir faaliyettir. Bu haksız imtiyazların kaldırılması için girişilen teşebbüs cemiyet düzenini bozar gibi görünürse de gerçekte- haksız bir durumu iptal etmek ve gasbedilmiş imtiyazları geri almak amacını güder. Bu türlü faaliyet, zümre bütünlüğünü korumak şartıyla yukarı zümrenin imtiyazlarını sınırlamak çabasıdır. Üst zümrelerin direnmeleri çoğu zaman kanlı savaşlara yol açar.
Üçüncü Bir Süreç, zümre düzenini ortadan kaldırma amacıyla girişilen çabalardır. Yöneten zümre elde tuttuğu imtiyazlar karşılığı bazı yararlı hizmetleri üzerine almak zorundadır. Bu hizmetlere sırt _çevirmek ve imtiyazlarını son kertesine kadar kullanmak sevdasında olan yüksek zümre er geç bir devrim ve direnmenin zafer teranelerini beklemek durumundadır.
Fransız Devrimi zümre cemiyetine karşı düzenlenen ayaklanmanın tipik bir örneğidir. Voltaire gibi ansiklopediciler, Montesquieu, Rousseau gibi düşünürlerin geliştirdiği 18. yüzyılın Aydınlanma Devri böyle bir Devrim ideolojisini içten hazırlamıştır. Kamu şuurunda yerleştirilmek istenen ülkü, eski değer yargılarını içten parçalamak amacını güden özgürlük, eşitlik, kardeşlik, hukuk devleti ve ulusal egemenlik gibi ilkeler hep hu ideolojiden kaynak almışlardır.
Sınıf Cemiyeti Nedir?
Sınıf Cemiyetiyle Zümre Cemiyetini birleştiren nokta her ikisinin de dikey olarak üst üste tabakalardan kurulmuş olmalarıdır.
Fakat bu iki ana şekil arasında gerek yapı ve gerekse içlerinde cereyan eden olaylar yönünden önemli farklar vardır.
Zümreler, öncede söylediğimiz gibi, kamu hukuku ve örfi adetle kendilerine tanınmış olan farklı hukuki durumları, kendilerine öz devinim kuralları, kapalı bir ahlak anlayışı, yaşayış tarzı ve dünya görüşleri (Wcltanschauung) ile sınıflardan ayrılırlar. Sınıf Cemiyeti, hiç olmazsa şeklen, hukuk eşitliği ilkesine dayanır. Sınıflar bu türlü toplumlarda eşit veya benzeri ekonomik durumları olan tabakalardır.
Zümre Cemiyeti hukuk ayrılığına, Sınıf Cemiyeti, hukuk eşitliği ve ekonomik ayrımlaşmaya dayanır. Burada ekonomik eşitlik tabakaları teşkil eden sınıflardadır. Bununla beraber bir tabakadan ötekine atlamak her vakit mümkündür. Tabakalar birbirine geçmiş durumdadır. Buna rağmen her ekonomik sistemde bazı özellikler vardır.
Sınıf çatışmasını çok kötü sonuçlarla yorumlayanlar, bir yandan Devletin sertliği yumuşatmak üzere araya girmesi, öte yandan aşağı sınıfların yardımlaşma ve teşkilatlanma süreçleri karşısında bugün dayanaksız kalmıştır. O kadar ki Batı aleminde patron-işçi problemi hemen hemen çözülmüştür. Aradaki büyük farklar giderilmiş ve birçok yerde devamlı, dengeli ve kıvamlı bir ekonomik sistem meydana gelmiştir.
İşçi ve patron sendikalarının sürekli temasları sonucu fiyat yükselmeleri karşısında işçi bir takım özel hesaplamalarla kendi· payını almaktadır. Hayat endeksleriyle Devlet te işçi gündeliklerini, dengeli ve geçim şartlarına uygun bir seviyeye getirmiştir. Ayrıca gelir miktarları, çeşitli yollarla, birbirine yaklaşmaktadır. Bir öğretmenle kalifiye bir işçinin gündeliği aşağı yukarı . aynıdır. Böylece üst üste gelen sınıf tabakalarından aşağı sınıftan orta sınıfa doğru kuvvetli bir akın başlamış ve buda genel olarak sınıfları bir piramide benzeten ekonomi bilginlerini şaşırtarak bir yıldız şeması meydana getirmiştir.
Bazı bilginler düzenli bir Orta Sınıf Cemiyetinden bahsederken başkaları ekonomik farkları tamamen silinmiş bir SINIFSIZ toplumdan söz açmaktadırlar. Bu sonuncuları sınıflar arasındaki büyük farkların yukarıda açıkladığımız yollarla giderilmiş olması şeklinde yorumlamak uygundur. Zira üst tabaka ile alt tabakanın sivrilmesine ve zayıflamasına karşılık orta tabaka kalınlaşmaktadır. Bu ise barışçı yollarla sağlanmıştır.
Yukarıda incelediğimiz ana şekiller ülküsel tiplerdir. Gerçekte hunları bu kadar soyut olarak yakalamak güçtür.